Canan Kaya

İşte, Cumhuriyeti hedef alan Hizb-ut Tahrir'in Hilafet Devleti Anayasa Tasarısı!

ABONE OL

İstanbul'un orta yerinde hilafet çağrısı yapan köktendinci örgüt Hizb-ut Tahrir'in yayınevi Köklü Değişim'den çıkan 'Hilafet Devleti Yasa Tasarısı'nın, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Kütüphanesi'nin arşivinde de olduğu ortaya çıktı.

Üniversite öğrencisi Ege A., dün İstanbul'da Galata Köprüsü’nde düzenlenen "Şehitlere rahmet, Filistin'e destek" yürüyüşünde elinde hilafet bayrağı taşıyan İsmail Aydemir adlı kişiye yumruk atmış ve ardından tutuklanmıştı. Bu yürüyüşün, yılbaşının ertesi günü düzenleniyor olması elbette dikkat çekici. Ancak görmezden gelmememiz gereken çok daha önemli bir nokta var: Anayasaya aykırı olan hilafet bayrağını taşıyanlarla ilgili neden herhangi bir işlem yapılmadı?

 

Bu sorunun yanıtına geçmeden önce yürüyüşlerin organizasyonunda ismi geçen köktendinci örgüt Hizb ut-Tahrir'e yakından bakmak lazım.

Dün gerçekleştirilen yürüyüşün kapsamlı olanı, geçtiğimiz hafta İstanbul Fatih’te düzenlenmiş ve skandal görüntüler ortaya çıkmıştı. Bu yürüyüşün arkasında ise Hizb-ut Tahrir örgütüne bağlı "Köklü Değişim" adlı grubun olduğu anlaşıldı.

Köklü Değişim grubuna detaylıca değineceğim ama önce Hizb-ut Tahrir örgütüyle ilgili bazı bilgileri paylaşmakta yarar var.

Hizb-ut Tahrir, 1953'te Filistinli İslam alimi Muhammed Takiyyuddin en-Nebhani tarafından Kudüs'te kurulan pan-İslamcı, köktendinci bir örgüt. Tanımlardan da anlaşılacağı üzere amaçları, tüm Müslümanları birleştirerek şeriat kurallarıyla yönetilecek İslami hilafet devleti kurmak.

TÜRKİYE'DE 60 YILDIR VAR, BİRÇOK ÜLKEDE YASAKLI

Türkiye'de 60 yıldan fazladır faaliyet gösteren bu örgüt; Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan, Pakistan, Bangladeş, Rusya, Çin ve Özbekistan'da yasaklı. Hizb-ut Tahrir'in faaliyet gösterdebiliği ülkeler arasında ise Türkiye'nin yanı sıra ABD, İngiltere, Avustralya, Hollanda ve Danimarka yer alıyor.

2017'de Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) tarafından örgütün Türkiye'deki internet sitesine erişim engeli getirilmişti. Ancak şu anda yayında olduğu görülmekte.

Örgüt, düşünsel olarak şiddete karşı olduklarını savunsa da IŞİD'in Suriye'deki propaganda videolarında rehinelerin başını keserken görülen, 'Cihatçı John' lakaplı İngiliz vatandaşı Muhammed Emwazi'nin üniversite yıllarında Hizb-ut Tahrir etkinliklerine katıldığı gerçeği, Hizb ut-Tahrir içindeki radikal üyelerin şiddet eğilimli olabileceğini de gösteriyor. Bu arada hilafet devleti kurarken aynı zamanda ordu kurma planlarının olduğu da göz ardı edilmemeli.

Yargıtay 9. Ceza Dairesi 2008 yılında, “Her ne kadar bugüne kadar silahlı eylemi olmasa da ileride silaha başvurabilir” şeklindeki bir kararla, Hizb-ut Tahrir'i “terör örgütü” kabul etmişti. Yine Yargıtay'ın 16. Ceza Dairesi de 2017 yılında 61 kişi hakkında verilen cezaları onarken, “Terör örgütü sayılması için silahlı olmasına gerek yok. Hizb-ut Tahrir bir terör örgütüdür” dedi. Daire'nin 9 üyesine karşılık sadece bir üye Hizb-ut Tahrir'in terör örgütü sayılmasına karşı çıktı.

Bu üyenin karşıoy yazısında şu ifadeler yer aldı:

“1953 yılında Kudüs’te temeli atılan örgüt, Mısır’da bulunan Müslüman Kardeşler (İhvan-ı Müslimin) örgütünden çözülen ve Ürdün’de kurulan bir örgüttür. Türkçe karşılığı; İslamcı Kurtuluş Partisidir. Örgüte girerken yapılan yemin, örgütün amacını ve kullanılacak araçları da belirgin biçimde ortaya koymaktadır: 'İslam’ın emin bekçisi olacağıma, Hizb-üt Tahrir’in anayasasını, düşüncelerini ve görüşlerini, kendi görüşlerime aykırı olsa bile, benimseyerek gayesi olan İslami hayatı tekrar başlatmak ve gerçekleştirmek için gayret sarf edeceğime, Allah’ı şahit tutarak yemin ederim'. Emniyet’in her dava dosyasında bulunan ve dosyamız içerisine alınan en son güncellenmiş hali ile Hizb-ut Tahrir bilgi notlarında da açıklandığı üzere, bu yayınların hiçbirinde zor/şiddet kullanmaya yönelik kışkırtıcı düşüncelere ve yasalara aykırı, dünyaya yansıtılan suç oluşturucu bir davranışa rastlanmamaktadır. Örgüt, her alanda İslâm hukukunun uygulanmasını benimsemiş ve bu hukukun dört temel kaynağı olan Kur’an, sünnet, icma, kıyası esas alarak eylemlerini yürütmeye karar vermiştir. 1953 tarihinde kurulmuş olmasına rağmen ülkemizde veya başka bir ülkede bu örgüt adına ele geçmiş silah, mühimmat veya bu nitelikte araç ve gereç bulunmamaktadır. Terör örgütü sayılması anayasa ve ceza kanunumuza uygun düşmemektedir.”

AYM'NİN TARTIŞMALI KARARI!

Hizb-ut Tahrir lideri Yılmaz Çelik, 2005 yılında Fatih Camii'nde düzenledikleri eylemde, hilafet bildirisi okuyup, Atatürk'e hakaret edince bir grup örgüt üyesiyle birlikte tutuklanmıştı.

Çelik'in başvurusu üzerine Temmuz 2018'de “adil yargılama hakkının ihlâl edildiğine” karar veren Anayasa Mahkemesi (AYM), Yargıtay ve mahkemelerin Hizb-ut Tahrir'in silahlı bir terör örgütü olarak kabul edilmesine ilişkin kararlarının gerekçelerinin “yeterli” olmadığına hükmetmişti.

AYM'nin, Yılmaz Çelik'in sertbest kalmasını sağlayan bu kararı alırken tek üyenin görüşüne ağırlık vermesi oldukça dikkat çeken bir gelişme oldu.

ÜÇ AYM ÜYESİ KARŞIOY KULLANDI!

Başvuruyu görüşen 3 AYM üyesi Serdar Özgüldür, Recep Kömürcü ve Osman Alifeyyaz, başvurunun dayanaktan yoksun olduğu gerekçesiyle kabul edilemez olduğunu savunarak karşıoy kullandı.

Özellikle de üye Osman Alifeyyaz'ın karşıoy gerekçesindeki şu ifadeler dikkatle okunmalı:

"Başvuru konusu dosyada, derece mahkemeleri tarafından, başvurucunun üyesi ve sözcüsü olduğu örgütün “dar-ül küfür” olarak gördükleri Türkiye Cumhuriyetini yıkarak hilafet devleti kurma amacını güttüğü, bu amacın cebir ve şiddet kullanmaksızın gerçekleşmesi mümkün olmadığından örgüt faaliyetlerinin terör mevzuatı kapsamında değerlendirildiği, eldeki delillerin bu tespiti çürütmeye yeterli olmadığı; başvurucunun şiddete karşı oldukları yönündeki beyanlarının ise inandırıcı bulunmadığı anlaşılmakta; sonuç itibariyle bu kanaatin gerekçeli kararlara yansıtıldığı görülmektedir. Derece mahkemelerinin kararlarında açık bir keyfilik veya bariz bir takdir hatası da bulunmamaktadır. Dolayısıyla, kanun yolu şikayeti niteliğindeki başvurunun açıkça dayanaktan yoksunluk nedeniyle KABUL EDİLEMEZLİĞİNE karar verilmesi gerekir. Bu nedenle çoğunluk kararına katılmak mümkün görülmemiştir."

AYM'nin kararı şuradan incelenebilir...

Şimdi de Hizb ut-Tahrir örgütüne bağlı faaliyet gösteren "Köklü Değişim" grubuna bir bakalım...

Merkezi Ankara'da bulunan Köklü Değişim Grubu'na bağlı yayınevinden basılan kitaplarda ve internet sitelerinde Cumhuriyet ve Atatürk karşıtı içerikler yer alıyor. Hilafet devleti kurmayı amaçladıkları için de yayınların yanı sıra bu anlayışı benimseyen etkinlikler de düzenliyorlar. Grubun internet sitesinde dün paylaşılan bir haberde, toplam 24 il ve 50 merkezde “İşgale Karşı Direniş Ruhu” başlıklı bir konferans düzenledikleri aktarılmış.

Konferanslara ilişkin paylaşılan fotoğraflar ise oldukça dikkat çekici:

 

"HİÇBİR GÜÇ VE KUVVET BU GELİŞİ DURDURAMAYACAKTIR"

Köklü Değişim grubunun yöneticisi Yılmaz Çelik de Fatih'teki yürüyüşe ait görüntülerin yer aldığı dünkü paylaşımında şu ifadeleri kullanmıştı:

"Geliyor gelmekte olan!

Hiç bir güç hiç bir kuvvet bu gelişi durduramayacaktır!

Hilafet
#Tsunami"

 

"HİLAFET DEVLETİ ANAYASA TASARISI"NIN MECLİS KÜTÜPHANESİ'NDE NE İŞİ VAR?

Şimdi konuyla ilgili en can alıcı sorulardan birine geldik.

Köklü Değişim Yayınları'ndan çıkan ve Ercan Tekinbaş tarafından Türkçeye çevrilen yazar Darul Ummah'ın kaleme aldığı "Hilafet Devleti Anayasa Tasarısı veya Esbab-ı Mucibesi"nin, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Kütüphanesi'nin rafında ne işi var? 

*Şu linkten kontrol edilebilir.

Anayasa tasarısı metninde açıkça "Türkiye Cumhuriyeti Anayasasını" ortadan kaldırıp yerine "Hilafet Anayasası" getirilmek isteniyor. Peki neden Meclis'te?

Bu soruyu yönelttiğim milletvekilleri, Türkiye'de yayınlanmış tüm kaynakların bir kopyasının TBMM Kütüphanesi arşivinde tutulduğunu belirtiyor.

O halde TBMM Kütüphanesi'nde tutulan ve doğrudan Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nı hedef alan bu yasa tasarısının milletvekilleri tarafından Meclis gündemine taşınması gerekmez miydi?

2014 yılında Lübnan'ın başkenti Beyrut'ta basılan tasarının giriş bölümünde açıkça "Hizb-ut Tahrir Neşriyatındandır" denilmiş ve PDF'i örgütün internet sitesine yüklenmiş.

 

 

İçeriğine bakıldığında göza çarpan maddeler ise şöyle:

 

 

 

 

Şimdi aktardıklarımdan hareketle yazının başındaki soruya dönecek olursak, hilafet bayrağı açan İsmail Aydemir'e yumruk atan Ege A. tutuklanırken, bayrağı taşıyan Aydemir'le ilgili neden bir işlem yapılmadığının yanıtı da tüm açıklığıyla karşımızda duruyor sanırım.

Yazıya, avukat Ali Haydar'ın X'te dile getirdiği şu soruyla virgül koyarken, meseleye günübirlik bir tartışma olarak değil de sistemli bir tehlike olarak yaklaşmakta fayda olduğunu düşünüyorum:

"Çocuğu tutuklamışlar. CMK 100'de tutuklama sebepleri yazar. Tutuklama gerekçesinin dayanağı Yok. Peki hilafet bayrağı açan adama karşı TCK 309 Anayasayı İhlal suçundan işlem yapıldı mı? Müebbet hapisle yargılanacak mı? Sadece soruyorum."

Çünkü bu örgüt, 60 yıldır faaliyet gösterdiği Türkiye'deki etkinliklerini ilk kez düzenlemiyor ancak son dönemde artırdığı görülmekte. Yukarıda bahsettiğim AYM'nin 2018'de verdiği "hak ihlali" kararını da meşruiyetleri açısından bir emsal olarak kullanabilirler. Bu nedenle hukuki konumları tartışılmaya devam edilecek gibi görünüyor. Takip edip aktaracağım...

twitter takip