Hak ihlali takip eden gazeteciler hak ihlaline uğradı!

Hak+ihlali+takip+eden+gazeteciler+hak+ihlaline+u%C4%9Frad%C4%B1%21;
ABONE OL

Türkiye hak ihlalleri konusunda dünya sıralamasında sürekli gündeme gelmesinin yanı sıra bu hak ihlallerini belgelerken ve kamuoyuna duyurmaya çalışan gazeteciler de sayısız hak ihlaline uğradı.

Metin Yoksu / Serbest Gazeteci

Hak ihlallerinin yoğun yaşandığı kentlerde gazeteciler, hak ihallerini haberleştirdikleri gerekçesiyle haklarında açılan sayısız dava, soruşturma, tutuklanma nedeni ile yurt dışına çıkmak zorunda kalırken, kameralarına da el konuldu, darp edildi. Dünyada 1948 tarihinden bu yana, Türkiye'de ise 1949 tarihi itibarıyla kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin kabul gördüğü İnsan Hakları Haftası'na girerken, gazeteciler yargılanmaya ve hak ihlallerine maruz kalmaya devam ediyor. Dicle Fırat Gazeteciler Derneği'nin (DFGD) Ocak ayından Kasım ayına kadar yayınlandığı verilere göre, 71 gazeteci gözlatına alınırken, en az 16 gazeteci de tutuklandı. Kürt basın yayın organlarına yönelik ise sayısız erişim engeli ise devam ediyor. Türkiye'de gazetecilere yapılmış hak ihalleleri raporlaştırılırken "en az" ibaresi kullanılıyor. DFGD her ay yayınladığı rapora göre, en az 91 gazeteci tutuklu bulunuyor. 2020 yılı gazeteciler açısından yoğun hak ihlalleriyle dolu bir yıl olarak raporlaştırılırken, sansürden tutuklanmaya kadar çok sayıda hak ihlali yaşandı. Hak ihlalleri haberini takip ederken hak ihlallerine en yoğun maruz kalanlar ise Kürt gazeteciler oldu. Yaptıkları haberler ve gazetecilik faaliyetleri nedeniyle yurt dışına çıkmak zorunda kalan gazetecilerden, hak ihlali haberi yaparken hak ihlaline uğrayan gazeteciler, Medyakoridoru'na konuştu. Gazetecilerin bir derdi olması gerektiğini vurgulayan Kürt gazeteciler, "pişman" olmadıklarını ve her koşulda gazetecilik yapmanın önemine vurgu yaparak hak ihalli haberi yapmanın bir bedeli olacağının farkında olduklarını söyledi.

 

*Ruşen Takva

VAN'DA DÖRT GAZETECİ TUTUKLANDI

OHAL'in kaldırılmasına rağmen Kürt kentlerinde eylem ve etkinlik yasakları devam ederken, burada haber yapmaya çalışan gazeteciler de aynı yasaklardan etkileniyor. Bu yasakların sürdüğü kentlerden biri olan Van'da, gazeteciliği tüm şartlara rağmen freelance muhabir olarak çalışan Ruşen Takva, hak ihalini haber yapmanın bedelini en ağır şekilde cezalandırlıdığı bir kent olduğunu vurguladı. Takva, "Kürt gazetecilelere özel bir politika var mı, Van üzerinden ve son üç ay üzerinden değerlendirmek gerekir. Son üç ayda Van'da 5 gazeteci tutuklandı. Sahada olan 3 gazeteciye ise soruşturma açıldı. Saha da aktif olarak çalışan tüm gazecilerin ise muhakkak en az bir soruşturması var.  Ben de dün bir ifade verdim. Kürt gazetecilere özel bir politikanın olduğunu söylüyorduk. Mezopotamya Ajansı ve Jin News çalışanı dört gazetecinin işkenceyi belgeledikleri için tutuklanmaları bunu bir kez daha maalaesef kanıtladı" diye konuştu.

Dayanışmanın önemine vurgu yapan Takva, "Gazetecinin bir derdi vardır. Ve bizim amacımız öncelikle mesleğimizi yapmak ama yaparken de eğilip bükülmeden doğruyu anlatmak gayesindeyiz. O yüzden gazetecilik örgütleri sloganın ötesine geçerek bir şeyler yapmalı ve dayanışmayı büyüterek hak ihlaline uğrayan gazetecileri korumanın yollarını aramalıyız" dedi.

*Sonya Bayık

'ÖNEMLİ OLAN HABERİN KONUŞULMASI'

Eylem ve etkinlik yasaklarının sürdüğü bir başka kent olan Batman'da ise hak ihallerine ilişkin basın açıklaması takip etmek deyim yerindeyse iyice zorlaştı. Valiliğin demokratik kurumlara ilişkin bir basın açıklaması için dahi saatlerce yasak gerekçe gösterilerek polis ve kurumlar arasında sürerken, basın açıklamasını basın mensupları tarafından zorlaştırıyor. Basın açıklamalarında yapılan polis müdahelesinde kimi zaman yurttaşlar darp edilirken, gazetecilerde yapılan müdahaleden etkileniyor ve hak ihaline maruz kalıyor. Ilısu Barajı nedeni ile 12 bin yıllık tarihe sahip Hasankeyf'in su altında kalmasına geçtiğimiz yıl yapılan basın açıklamaları sırasında yerel bir gazete olan Jiyan Haber'in çalışanı Kürt Gazeci Sonya Bayık, yapılan müdahale sırasında elinde kamerası ile çekim yaparken gözaltına alındı. Gözaltının üzerinden bir yıl geçmesinin ardından bu yıl farklı tarihlerde kentin çeşitli yerlerinde basın açıklamasına katılan kişilerin de olduğu bir dosya ile birleştirilmesi sonucu Sonya Bayık'ın gazeteci kimliği bir kenara bırakılarak "toplantı ve gösteri yürüyüşlerine muhalefet" suçlaması ile hakkında dava açıldı. Bayık'ın gözaltına alınması başlı başına bir hak ihlali iken, üstüne bir de dava açılmasını ise Bayık, "Bu davanın dahi Hasankeyf’in yaşadıklarının önüne geçmesinden rahatsızım açıkçası. Hasankeyf’in yaşadıklarının yanında bize açılan davanın çok ta bir önemi kalmıyor" şeklinde değerlendiriyor. Bayık, önemli olan davaların değil, haberin konuşulması gerektiğine de vurgu yapıyor.

*Meltem Oktay

'GAZETECİLİĞİ KENDİ YURDUMDA YAPMAYI ÖZLEDİM'

Yaptığı haberler nedeni ile hakkında açılan davalardan kaynaklı yurt dışına çıkmak zorunda kalan bir başka Kürt gazeteci olan KHK ile kapatılan DİHA'nın muhabiri Meltem Oktay ise "Özgür basın geleneği zaten hak odaklı habercilik, yurttaş gazeteciliği, halkın haber alma özgürlüğü temelleri üzerine kuruludur. Ben de haber yazmayı, doğru haberciliği, bu işin ettiğini özgür basın geleneğinden gelen basın kurumunda çalışarak öğrendim. Muhalif bir yayında Kürt gazeteciyseniz, ve Kürt sorunuyla ilgili, insanların yaşadıkları hak ihlalleri ile ilgili haberler yapıyorsanız hem siz hem de çalıştığınız kurum belli bir kesimin, ideolojinin herzaman hedefindedir" diyerek neden Kürt gazetecilerin hedefte olduğuna işaret etti. Böyle devam etmesi durumunda hak ihlalerinin devam edeceğini vurgulayan Oktay, asla pişman olmadığını "pişman olmanın" inkar etmek olduğunu ve bu yüzden gazeteciliği kendi yurdunda yapmayı özlediğini söyledi.

HASTANE ODASINDA KURULAN MAHKEMEDE 3 YIL HAPİS CEZASI

Yaşadığı hak ihlalini ve can güvenliğinin nasıl tehlikeye girdiğini ise Oktay şu cümleler ile anlattı: Nusaybin'e haber yazmak için gelen yabancı basın muhabirleri gözaltına alınıp ajan muamelesi görürken, o sırada kendilerine benim fotoğraflarım gösterilerek "bu kişiyi tanıyormusunuz, nerededir" gibi sorular soruldu. Tam da bundan sonra artık ne yaşamımın ne de özgürlüğümün bir güvencesi kalmamıştı. Her şeye rağmen oradan haber yapmayı sürdürdüm. Ve çatışmaların yoğun olduğu ve sokağa çıkma yasağının olduğu bir zamanda bir gün kaldığım eve özel timlerle baskın yapıldı. Yanımdaki gazeteci arkadaşım Uğur Akgül darp edildi, ben sözlü taciz ve tehditlere uğradım. Ardından bir haber için gerekli olan tüm ekipmanlarımı suç delili olarak topladılar. Örnek vermem gerekirse; mikrofon, bilgisayar, kamera, fotoğraf makinası ve flash bellekler...  3 gün gözaltında kaldıktan sonra hastane binasının bir odasında kurulan mahkeme salonunda ifadem alınıp yargılanıp tutuklanmama karar verildi ve ben toplamda 3 yıl cezaevinde kaldım."

*Ahmet Kanbal

'İŞİMİZ HABER YAPMAK'

Hak ihlali haberleri ile tanınan gazetecilerden olan bir başka gazeteci ise Mezopotamya Ajansı Muhabirlerinden Ahmet Kanbal, bugüne kadar hakkında açılan 16 soruşturmanın yaşanılan ihlallerin boyutunu gözler önüne seriyor. Soruşturmalardan 3'ünün davaya dönüştüğünü ifade eden Kanbal, yaşadığı en ufak bir ihlali İnsan Hakları Derneği'ne bildirmeye özen gösterdiğini anlattı. Hak ihlallerin haberleştirirken açılan dava ve soruşturmaların korkutmak amaçlı ve bunların görülmesinin engellenmesi amaçlı bir tehdit olduğunu vurgulayan Kanbal, "Hukuki anlamda destek anladığım kurum da İHD. Daha önce sosyal medya aracılığı ile gazeteci meslek örgütlerine çağrıda bulunmuşluğum da oldu. Ancak malumunuz Türkiye’de gazeteci sayılabilmek için nasıl ki; devlet nezdinde 'sarı basın kartı mecburiyeti' bulunuyorsa, çağrıda bulunduğum gazetecilik meslek örgütleri de kanuni olarak kimi mecburiyetlere tabiler. Ancak yine de meslek örgütlerinin bu kanuni mecburiyetlerin dışına çıkarak göstermiş olduğu dayanışma için de kendilerine teşekkürü borç bilirim. Ben işimi yapıyorum özel yaptığımız bir durum değil onların işi soruşturma açmak ise benim de görevim kamuoyunu ilgilendiren en ufak bir olayı dahi haber yapmaktır" şeklinde konuştu.

Uğradığı hak ihlallerini İHD dışında bir kuruma bildirmediğini dile getiren Kanbal, değerlendirmesini şöyle noktaladı:

"Gazeteci dayanışma ağı olarak ortaya çıkan birçok AB destekli projenin ise, her ne kadar yargı kıskacına alınan, tutuklanan gazetecilere sağladıkları hukuki ve manevi destek moral verse de dayanışma anlayışında yarattıklarını düşündüğüm tahribat nedeniyle birebir bir başvuru yapma ihtiyacı duymadım."

twitter takip