Gizem Ertürk

Asıl sorunumuz iletişimsizlik! Kayseri Film Festivali bir şekilde oyunun içine çekildi

ABONE OL

Yılın son festivaliydi Kayseri… Festival bu yıl 7’nci kez düzenleniyor olmasına rağmen ulusal yarışmanın henüz ikincisi yapıldı bu sene. Bir grup öğrencinin sinema sevgisiyle tohumlarını attığı Altın Çınar, artık büyüyüp rüştünü ispat etme ve Antalya, Adana, Malatya, Eskişehir, Ankara gibi festivallerin yanına kendi ismini de yazdırma heyecanındaydı… Tam 25 film başvurmuştu ulusal yarışmaya… Demek ki sinemacılarımız da aynı coşkuyla karşılık vermişlerdi. Ben ilk kez katıldım. Benim gibi ilk kez katılan birçok arkadaşım gibi tatlı bir merak vardı üzerimizde… Birçoğumuz yarışma filmlerini sezon boyunca farklı festivallerde zaten izlemiş olduğumuz için; belki arada görmediğimiz birkaç filmi izlemek çoğunlukla da sinemacı dostlarımızla güzel sohbetler ve paylaşımlar yapmaktı asıl hedefimiz. Tabii yine böyle olmadı. Festivalin 10 yarışma filminden biri olan Burak Çevik’in “Aidiyet”inin gösterimine bir gün kala yarışma dışı bırakılması herkeste şok etkisi yarattı. Filmin yönetmeni Burak Çevik, festivalden çıkarılma nedenlerini, “Festival yönetiminin ‘Aidiyet’i jüriye sinema salonunda değil, web linkinden ve açıklanmayan koşullarda izletme talebini kabul etmemeleri” olarak açıkladı. Festival yönetimi ise filmin harici disk veya link gösterimi ile jüri tarafından izlenmesine izin verilmediği için yarışma kapsamından çıkarıldığı söyledi. Ardından “Görülmüştür”ün de değerlendirme dışı kaldığı açıklanınca tansiyon iyice yükseldi. Tüm bunlar olurken Siyad’ın jürisini iptal ettiğini sosyal medyadan duyurması ile kelimenin tam anlamıyla festivalde balyoz etkisi yarattı. Kayseri’de bulunan dernek üyeleri feshedildiklerini Twitter’dan öğrendi. Saf ekibi yarışmadan çekilmeyeceğini ancak törene katılmayacağını söyledi. İşte buradan sonrası tam bir kaos ve sinemanın dışında her şeyin konuşulduğu bir cadı kazanına döndü. Yaklaşık 10 yıldır ülkenin tüm film festivallerini küçük/büyük demeden elimden geldiğince takip etmeye ve desteklemeye çalışan bir sinema yazarı ve kültür sanat gazetecisi olarak yıllar içinde defalarca buna benzer olaylarla karşılaştım. Hiçbir zaman yangına körükle gitmedim, lobicilik yapmadım ya da insanlar arasında laf taşıyıp birbirine düşürmedim. Bilerek ve isteyerek kendimi bu çirkin taraftan soyutladım ve bir şekilde içerisinde yalnızca sinema geçen konular da adımın geçmesini doğru buldum. Gelinen son nokta daha önceki yıllarda olan olaylardan biraz farklı… Daha önce, diğer film festivallerinde hiç dillendirilmeyen bir konu olan, jürinin film izleme şekli ilk kez Kayseri’de gündeme geldi. Elbette yönetmenlerinin filmlerini sinema perdesinde izlemesini istemeleri çok doğru bir talep ve olması gereken de bu… Ancak festivalin şartlarını da iyi okuyup ona göre bir değerlendirme yapılması gerekiyor. Kayseri’deki seyircili gösterimler jürinin pür dikkat film izlemesine odaklanacak bir atmosferde geçmiyordu maalesef. Antalya’da jüri AKM’nin balkonunda kilitli kapılar ardında seyirciyle birlikte izlerken, Kayseri’deki AVM sinemasının küçük salonlarda ortalıkta dolaşan çocuklar, çalan telefonlar ve oldukça sesli tüketilen patlamış mısırlarla dolu bir atmosfer mevcuttu. Burada olması gereken jürinin ya kendisi için ayrılmış bir sinema salonunda izlemesi olabilirdi. Ancak oldukça küçük bütçelerle yapılan bir festivalde bu yapılabilir miydi emin değilim. Bir de festival başladıktan sonra yapılan bu itirazlar, eğer talep kabul edilseydi diğer yönetmenlere haksızlık olmayacak mıydı? O halde bu durumda yarışmanın komple iptal edilmesi gerekiyordu. Böyle bir kararın kime ne faydası olacaktı? Kusura bakmayın ama bu tavır birlik-beraberlik değil ben yoksam yansın yok olsun mantığı değildir de nedir? Bir yönetmenin filmini seyirciyle buluşturmaktan daha öncelikli hedefi ne olabilir? Bir diğeri ise iletişim çağında olduğumuz şu dönemde iki tarafında da birbiriyle iletişim kurmamakta bu kadar ısrar etmesinin gerekçesi ne olabilir? Siyad’ın jüri olarak gönderdiği aynı zamanda onursal üyelerinden biri olan Burçak Evren’e bir telefon etme nezaketini dahi göstermeyip, orada gerçekten ne yaşandığını sormayıp sosyal medya üzerinden görevini feshettiğini duyurması hangi mantıklı açıklama ile anlaşılabilir? Burçak Evren ödül törenindeki konuşmasında özetle hiçbir grubun temsilcisi olmadıklarını ve festival ilkelerine bağlı kalarak herkese eşit mesafede yaklaştıklarını söyledi. Boğaziçi Film Festivali Artistlik Direktörü Emrah Kılıç Twitter üzerinden bana yanıt vererek, "Boğaziçi Film Festivalinde yarışan uzun ve kısa tüm filmler sinema salonlarında DCP ile jürilerin değerlendirilmesine sunulur. Sevgili Burçak Evren bilmiyor herhalde ama bilmeden de konuşmamak gerekiyor" dedi. Bu durumda sanırım diğer festivallerinde bugüne kadar jürilerinin ne şartlarda film izlediklerini açıklamaları gerekecek. Küçük Şeyler filmiyle bu yıl en iyi erkek oyuncu ödülünü kimseye kaptırmayan Alican Yücesoy ise yaşanan olaydan dolayı üzgün olduğunu ve en büyük sorunumuzun birbirimizle iletişim kurmamak olduğunun bir kez daha altını çizdi. "Hiç bizim toplumumuza göre olmayan linç kültüründen bir an önce kurtulmalıyız" dedi. Törenden bir gün önce röportaj yaptığım ve halk ödülünün de sahibi olan Can Evrenol, temsilcisi olduğu tür itibariyle de bugüne kadar festivallere küskünlüğü olduğunu, tam tamamen kendini çekmek üzereyken !f’de çok güzel geri dönüşler almasının ardından Kayseri’de de keyifli bir haftasonu geçirmek ve filmini seyirciyle buluşturma heyecanıyla geldiğini söyleyerek yaşanan durumdan üzgün olduğunu dile getirdi. İlk uzun metrajlı filmi Kapan’la festivalde bulunan Seyid Çolak ise "Filmlerimizi yalnızca ödüller, jüriler ve festivaller için yapmıyoruz. Bizim asıl amacımız seyirciyle buluşmaktır ve her sinemacı da bunun kıymetini bilir ve bilmelidir" diye konuştu. Özetle sinemamızı siyasetten, sansürden ve lobicilikten acil olarak kurtarmamız gerekiyor. 2 yıl boyunca Antalya’ya ulusal yarışmanın geri dönmesini istediğimizi her fırsatta, her mecrada yazıp çizdik. Sonunda geri geldi gelmesine ama Zeki Demirkubuz’un tüm kuralları ihlal ederek geçmişteki tüm öfkesini bir film üzerinden püskürtmesinin kime özetle de Türk sinemasına ne faydası oldu? Kayseri belki de tüm bu saydıklarımıza en uzak olanlardan bir tanesiydi. Ama bir şekilde oyunun içine çekildi. Festival adı üzerinde bir şenlik günü… Önümüzdeki yıllar için en büyük dileğim festivallerimizin içine düştüğü bu utanç tablosundan bir an önce gerçekten şenlik havasında geçmesidir. Bu hayali gerçeğe dönüştürmek için sektörün her köşesinden temsilcinin elini taşının altına koyması gerektiğine inanıyorum.

twitter takip