Oyuncu Burcu Görek: Bu oyun bana güç veriyor. Aynı gücü seyirciyle sonsuz kere paylaşayım istiyorum

Oyuncu+Burcu+G%C3%B6rek:+Bu+oyun+bana+g%C3%BC%C3%A7+veriyor.+Ayn%C4%B1+g%C3%BCc%C3%BC+seyirciyle+sonsuz+kere+payla%C5%9Fay%C4%B1m+istiyorum
ABONE OL

Oyuncu Burcu Görek, kadrosunda yer aldığı 'Uyandığımda Sesim Yoktu' oyununu Medyakoridoru'na anlattı!

Sercan Meriç / Serbest Gazeteci

[email protected] 

 

Dünyanın birçok ülkesinde kapalı gişe oynayan ve baskı gören kadınların hikayesini konu alan Kanada'nın en ünlü oyunlarından “Mouthpiece”, 6 Şubat 2021 tarihinde “Uyandığımda Sesim Yoktu” adıyla ilk kez Türkiye'deki seyirciyle buluştu.

Oyuncu ve yönetmen Tamer Levent rejisiyle hazırlanan oyun, Burcu Görek ve Dişad Çelebi performanslarıyla hayat buluyor... Yeni tip koronavirüs Covid-19 tedbirleri kapsamında bir süredir seyirciden uzak kalan bu güçlü kadın hikayesini, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü öncesi Burcu Görek'ten dinledik...

Oyunun Türkiye’de ilk kez gösterildiği tarihin üzerinden tam 1 yıl geçti. Nasıl bir deneyimdi, ilgi nasıldı?

Oyunu sıkı bir provayla üç ayrı bölümde çalıştık. Birincisi drama, diğeri fiziksel tiyatro olduğu için hareket,  üçüncüsü de oyun boyu akapella olduğu için müzik. Tabii provaların sonları hepsinin harmanlanması ile devam etti. O nedenle çok ayakta tutan ve öğretici bir deneyimdi. Oyuna seyircinin ilgisi de yüksekti.

Seyirciyle buluşma tarihinin pandemiye denk gelmesi de büyük talihsizlik oldu. İlk normalleşme döneminde yeniden izleyiciyle buluşabildi ama sonra tekrar kapandık... Bu zorluklarla mücadele etmek motivasyon düşüklüğü yarattı mı?

Doğru. Prömiyerimizi 6 Şubat’ta yaptık ve son oyunumuzu 8 Mart’ta oynadık. Bir ay doya doya oynadık oyunumuzu. Yoğun bir takvimimiz vardı. Zaten oyun eğer bir gün oynamazsanız provasız oynayamayacağınız türden. O nedenle eğer bir hafta oynayamazsak, oyun günü daha erken gelip oyunu bir kez asıl temsilden önce, enerjimizi muhafaza ederek oynuyorduk. Sonrasında 1 Ekim’e kadar durduk. Yine devam ettik, yine durduk… Belirsizlik insanı en çok yoran şeylerden biri. Tabii motivasyon düşüklüğü yaratmıyor diyemem bu durum. Bir de kondisyonu da olumsuz etkiliyor. Ama oyuna karşı özlemim arttı.

Tamer Levent’le çalışmak nasıl peki, neler kattı?

Tamer Hoca hem yeni yaklaşımlara hem de temel yöntemlere çok hakim. Kendi fikirleri kadar bizimkilere de değer vererek yönetiyor süreci. Bizden çıkmasını bekliyor bir şeylerin, anlamamızı istiyor. Bunu da kendi üslubuyla, hiç yorulmadan ve çok yoğun olmasına rağmen büyük bir özveriyle yapıyor. Hem oyunculuk anlamında hem hayatı yaşamakla ilgili çok şey kattı hayatıma. Özellikle onun önderliğinde yürütülen “sanata evet” hayatımda uygulamaya çalıştığım bir bakış oldu.

Peki ya Dilşad’la? Ortak bir motivasyon metodunuz var mı mesela?

Dilşad bu oyuna hazırlanırken en fazla yan yana olduğum ve bundan çok büyük keyif aldığım, oyun arkadaşından öte biri oldu. Oyunla birlikte geçirdiğimiz zamandan belki de, çoğu zaman aynı şeyleri düşünüp, aynı şeyler motivasyonumuzu arttırırdı. Sanıyorum ikimizin de en büyük motivasyonu kadınların sesi olmak. Madem o 60 dakika biz sahnedeyiz, bunu en güzel nasıl anlatırız ve seyirciyle bir bağ kurabiliriz buna odaklanıyoruz. Oyunun anlattıkları bizim büyük motivasyonumuz. Sonrasındaki seyirci yorumu da öyle. Kulise gelen çiçekler ayrı tabii :)

Uyandığımda Sesim Yoktu, güçlü bir kadın hikayesi... Bir kadın olarak böyle bir oyunun kadrosunda yer almak ne hissettiriyor sana?

Oyunun da cümlelerinden biri “Onca yol kat ettik, artık dönmeyiz geri”. Bu oyun bana güç veriyor. Aynı gücü seyirciyle sonsuz kere paylaşayım istiyorum.

Önümüzde 8 Mart var biliyorsun... Her yıl olduğu gibi bu yıl da “Kadınlar vardır” diyeceğiz. Bunu söylemek zorunda kalmak da çok acı... Senin mesajların neler?

Bir pankart vardı ya “Hala bu saçmalığı protesto ettiğime inanamıyorum” diye. Biyolojik olarak ayrılsak da homosapiens olarak bunu söylüyor olmamız, ki bunca yazılı kanun, hukuk ve bilgi aktarımına rağmen çok primitif düzeyde bir şeyleri protesto etmek bence insanlık namına utanç verici. Ama belirli günlerin bazı konular üstünde dikkat çekmesi adına bir gün değil her günü insanlığın, kadının, erkeğin, LGBTİ'li bireyin günü olduğunu bilerek yaşayabilmek umudundayım.

Normalleşme adımlarıyla ilgili yeni gelişmeler olacağı söyleniyor. Tiyatrolar toparlanır mı sence?

Tabii tiyatrolar epey yara aldı. Seyirci de keza. Onların oyun seyretmeye gelme eğilimi olduğu sürece, tedbirler kapsamında oynayacağız. Pek yakın zamana kadar sıcak bakmıyordum ama bir süre dijital tiyatro yaparak devam edebiliriz. 

twitter takip