Sahiden, 'Basın Kartı' nedir ve neden bu kadar tartışılıyor?

Sahiden,+%E2%80%99Bas%C4%B1n+Kart%C4%B1%E2%80%99+nedir+ve+neden+bu+kadar+tart%C4%B1%C5%9F%C4%B1l%C4%B1yor?
ABONE OL

Oyuncu Berna Laçin’in, basın kartına sahip olması nedeniyle öncelikli olarak COVID-19 aşısı olmasına ilişkin sosyal medya paylaşımı, geçtiğimiz haftalarda gazeteciler tarafından çokça tartışmalara neden olmuştu. Peki, uzun bir süredir tartışılan Basın Kartı aslında nedir ve neden bu kadar tartışılıyor?

Oğuz Bakır - Serbest Gazeteci

[email protected]

 

Geçtiğimiz haftalarda oyuncu Berna Laçin, eski adıyla “212” diye bilinen 5953 Sayılı Basın İş Kanunu’na tâbi çalıştığı ve basın kartına sahip olduğu için COVID-19 salgınında öncelikli gruba dahil edilerek BioNTech aşısı olduğunu sosyal medya hesabından duyurmuştu. 

Bu tartışma üzerine birçok gazeteci Laçin’e tepki göstermişti. Hatta Medya Koridoru Genel Yayın Yönetmeni Canan Kaya da Laçin’e tepki gösteren ve kendisine sorular yönelten gazetecilerden bir tanesiydi.

Laçin, Kaya’nın tepkisi üzerine geçmiş yıllarda Milliyet gazetesinde köşe yazarlığını belirtmesi üzerine tepkileri daha da üzerine çekti. Zira, uzun yıllardır köşe yazarlığının “gazetecilik” olarak adlandırılması ayrı bir tartışma konusu olmuştur. Kısaca bahsetmek gerekirse; bu tepkilerin asıl sebebi tamamen Berna Laçin’in şahsına değildi. Elbette Laçin’in paylaşıma üzerine ancak genel anlamıyla gerçek anlamda “gazetecilere” yapılan haksızlıkların ve suistimallerin yaşanmasıydı. 

GAZETECİ OLUP OLMAMANIZ DEVLET KARARINDA

Türkiye’deki Basın Kartı hakkında yakın zamanda yaşanan diğer bir tartışmaya ve genel çerçeveye bakacak olursak; Türkiye’de Basın Kartı, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından veriliyor. Meslek örgütleri ise basın kartını devletin değil, dünyada olduğu gibi gazetecilerden oluşacak bir komisyonun vermesi gerektiğini vurguluyor.

Ancak burada dikkat etmemiz gereken bir husus var. Türkiye’de basın kartının TCİB tarafından verilmesinin asıl sorunu, kimin gazeteci olup olmayacağının devlet tarafından belirlenmesi. Yani, 212 de olsanız, 5953 Sayılı Basın İş Kanunu’na tâbi olarak da çalışsanız, eğer devlet sizi gazeteci olarak kabul etmiyorsa haliyle devlete göre siz gazeteci değilsinizdir ve eski adıyla Sarı Basın yeni adıyla şimdiki ismi ile Basın Kartı’na sahip olamazsınız.

Hatta öyle ki, 22 Kasım 2020 tarihinde, Türkiye'de gazetecilerin yıpranma hakkını (Gazetecilere çalışma koşullarının yıpratıcılığı nedeniyle erken emeklilik sağlayan yıpranma payı hakkı 1977'de tanındı. 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’na eklenen maddeyle gazetecilere her yıl için 90 günlük bir itibari hakla meslek süresi boyunca beş yıl erken emeklilik imkânı sağlandı.) basın kartı sahibi olma şartına bağlayan kanun teklifi AYM kararına karşın yasalaşmıştı. Kısacası, bu karar sonrasında gazetecilerin bu hakkı ellerinden alınmıştı.

Kararın ardından Twitter hesabından açıklama yapan Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, "Basın Kartı yönetmenliğimizin bazı maddeleri Danıştay tarafından iptal edilmiş. Daha iyisini yapmak için derhal çalışmaya başladık. Görevde olduğumuz müddetçe 'gazetecilik' adı altında 'terörizm propagandası' yapanlarla mücadele edeceğiz. Terör seviciler boşuna sevinmesinler!" ifadelerini kullanmıştı.

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, ''milli güvenlik ya da kamu düzenine aykırılık veya bunları alışkanlık edinme'', “gazetecilik meslek onurunu zedeleyecek işler yapılması” gibi muğlak ve keyfi gerekçelerle basın kartlarının iptal edilemeyeceğine karar verilmişti.

Kararda mevcut yönetmeliğin gazetecileri baskı ve endişe altında tutacağına dikkat çekilirken basın kartının verileceği kişilerde aranacak şartları içeren temel ilkelerin, bu hakka keyfi bir şekilde müdahale edilmesini önleyecek şekilde düzenlenmesi gerektiği uyarısı yapılmıştı.

Bunun üzerine Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı'nın hazırladığı tartışmalı yönetmelik Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) tarafından yargıya taşınmıştı. ÇGD avukatı Onur Can Keskin’in açtığı davada Danıştay 10. Daire, yönetmeliğin sadece bir maddesinin yürütmesini durdurmuştu. Avukat Keskin ÇGD adına karara itiraz ederek, konuyu Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’na taşıdı.

1 Nisan 2021 tarinde de Danıştay’ın en üst organı olan İdari Dava Daireleri Kurulu'nun kararı belli oldu. Kurul, yüzlerce gazeteciyi mağdur eden tartışmalı yönetmeliğin en önemli düzenlemelerinin yürütmesini durdurdu. Kurul kararına göre, İletişim Başkanlığı’nın "basın meslek onurunu zedeleyecek işler yaptığı/yapması", "milli güvenlik ya da kamu düzenine aykırı davranışlarda bulunması" ile "bunları alışkanlık edindiği/edinmesi" gibi “ muğlak ve keyfi” gerekçelerle basın kartları ve sürekli basın kartlarını iptal yetkisi engellendi.

Yani, Danıştay, Basın Kartı Yönetmeliği’ndeki değişikliklerin basın özgürlüğüne aykırı olduğuna ve gazetecilerin basın kartlarının muğlak ifadelerle ve keyfi gerekçelerle iptal edilemeyeceğine hükmetti.

“GAZETECİLER TOPLUM ADINA GÖREVLERİNİ YAPARKEN TANINMAYA İHTİYAÇ DUYARLAR”

Konuya ilişkin olarak, TGS Genel Başkanı Gökhan Durmuş ve TGS ve EFJ yönetici Mustafa Kuleli ile görüştük.

Durmuş’un ve Kuleli’nin sorularımıza verdiği cevaplar şöyle:

- Öncelikle bilmeyenler için; basın kartı nedir ve ne gibi önemi vardır?

Mustafa Kuleli: Gazeteciler toplum adına görevlerini yaparken tanınmaya ihtiyaç duyarlar. Merkezi olarak verilen bir basın kartı kimi kapıları açarak ve akreditasyonları kolaylaştırarak habercilere avantaj sağlayabilir.?

Gökhan Durmuş: Basın kartı gazetecinin hangi kurumda, hangi işi yaptığına dair tanıtım kartıdır. Gazetecinin kimliğidir. Ancak Türkiye'de bu kadar tartışılan bir konu olması gazetecilerin çalıştığı kurumdan aldığı tanıtım kartının birçok engelleme ile karşılaşmasıdır. Daha önce Basın Enformasyon Genel Müdürlüğü şimdi ise Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından verilen basın kartı başta kamu kurum ve kuruluşlarında haber takibi için kullanılan ve bir takım imtiyazı olan bir karttır. Bu kadar tartışılır hale gelmesi daha önce ağırlığını meslek örgütleri temsilcilerinin oluşturduğu bir komisyondan alınıyorken şimdi İletişim Başkanının belirlediği kişilerden oluşan komisyon tarafından veriliyor olmasıdır. 

- Basın kartı olmayan bir kişi, gazeteci sayılmaz mı?

Gökhan Durmuş: Aktif olarak haber üretiminin içerisinde ve geçimini bu iş üzerinde sağlayan kişiler gazetecidir. Basın kartının olup olmaması onun gazeteciliğini tartışılır hale getirmez. Burada esas olan kişinin profesyonel gazetecilik faaliyeti yürütüyor olmasıdır.  

Mustafa Kuleli: Kartlar değil insanlar gazetecilik yapar. Kanun ve yönetmeliklerin yürürlükte olduğu “normal” bir demokraside olsaydık böyle bir tartışmamız olmazdı. 

Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi, kim gazetecidir sorusuna net bir yanıt veriyor: “(…) Yazılı, görüntülü, sesli elektronik veya dijital basın ve yayın organında, kadrolu, sözleşmeli ya da telif karşılığı, haber alma, işleme, iletme veya görüş, fikir belirtme görevi üstlenen ve asıl işi ile başlıca geçim kaynağı bu olup, (…) yasalar karşısındaki konumu bu tanıma uygun olanlar gazetecidir.” Burada “asıl işi ve başlıca geçim kaynağı” vurgusu önemli çünkü gazetecilik bir hobi değil, meslektir. Gazeteciliği, aktivizmin bir aracı olarak kullananlar da gazeteci değildir.

“BİR TEZATLIK VAR”

- Basın kartı almanın yolları/kriterleri nelerdir?

* Mustafa Kuleli

Mustafa Kuleli: T.C. İletişim Başkanlığı’nın basın kartını almak için gerekli kriterler, kurumun İnternet sitesinde yazıyor. Ancak gelinen noktada bu şartları sağlayan meslektaşlarımıza da kart verilmediğini görüyoruz. İletişim Başkanlığı keyfi biçimde ve tamamen ideolojik saiklerle hareket ediyor ve asla Türkiye’deki medya ortamını düzenleme haddinde değil.

Gökhan Durmuş: Turkuaz (Sarı) basın kartı almanın belli kriterleri vardır. Birincisi basın iş kanuna tabi sigortalı olarak çalışıyor olmak ve bu kart için başvuruda bulunmak. Buna rağmen bitirdiğiniz okula göre bekleme süreniz ve bu süre içerisinde haber içeriklerini sisteme yüklemeniz gerekiyor. Mevzuata göre 4 ayda bir toplanan basın kartı komisyonun onayı ile bu kartı alabiliyorsunuz. Burada da bir tezatlığa dikkat çekmek istiyorum; Siz gazeteciliğe sigortalı bir şekilde başlıyorsunuz ancak en erken 6 ay sonra kartı alabiliyorsunuz. 

- Son günlerde çokça tartışılan Sanatçı Berna Laçin'in basın kartı ile ilgili açıklamalarına ilişkin ne düşünüyorsunuz? Gazetelerde ya da haber mecralarında köşe yazısı yazanlar basın kartı almaya hak kazanabilir mi?

Gökhan Durmuş: Berna Laçin konusu aşı gündemi ile tartışmalı hale geldi. Berna Laçin tiyatrocu kimliğinin yanı sıra uzun yıllar gazetelerde köşe yazarlığı da yaptı. Bu süre içerisinde yazdığı yazılar karşılığında basın sigortası yaptığı ve bir ücret aldığı için basın kartı almaya da hak kazanmış bir kişidir. Bu hedef şaşırtan bir tartışmadır doğru bulmuyorum. Sigortasız, ücretsiz çalışan gazetecilerin varlığı köşe yazarlarının durumunu tartışmalı hale getirmemelidir. Değiştirilmesi gereken sigortasız ve ücretsiz çalışma biçimine son vermektir. Bunun içinde gazetecilerin daha bilinçli ve sendikalı olmaları gerekmektedir. 

Mustafa Kuleli: Berna Hanım’ın açıklamaları bir yönüyle talihsizlik bir yönüyle mesleğimizin düştüğü durumunun acı bir tezahürü. Burada gazeteciler olarak bizlerin de sorumluluğu var. Yazarlık meselesine gelince. Yorum yazısı yazanlar elbette basın kartı alabilir ancak asıl işi ve başlıca geçim kaynağı gazetecilik olmak kaydıyla.

“PROFESYONEL OLARAK GAZETECİLİK İŞİNİ YAPAN HERKESİN BU HAKLARDAN YARARLANIYOR OLMASI GEREKMEKTEDİR”

- TGS'nin sağladığı IFJ kartı ile geleneksel olan basın kartının sistematik olarak farkı var mı? Mesela, IFJ kartına sahip gazetecilerin diğer basın kartına sahip gazetecilere göre artısı ve eksisi nedir?

Mustafa Kuleli: Hatalı olarak “IFJ kartı” denen Uluslararası Basın Kartı (IPC) adından da anlaşılacağı üzere uluslararası bir kart. Yerel basın kartının alternatifi olarak düşünülmemeli. IPC esas olarak gazetecilerin ülkeleri dışında kullanması için tasarlanmış bir kart ve 1927’den beri 130’dan fazla ülkede geçerli.

Gökhan Durmuş: Türkiye'de sendikamız da dahil olmak üzere Uluslararası Gazeteciler Federasyonuna (IFJ) üye meslek örgütleri Uluslaraarası Basın kartını verme hakları var. Tüm dünyanın tanıdığı bu kart Türkiye'de de uzun yıllardır kullanılıyor. Turkuaz basın kartı emeklilik, yıpranma, ücretsiz ulaşım gibi ayrıcalıkları olan bir karttır. Fakat bu durum diğerinin değerini düşüremez. Yönetmeliklerde yapılan değişikliklerle bu ayrıcalıkları bu kartı taşıma zorunluluğuna bağlanmış olmasıdır yanlış olan. Profesyonel olarak gazetecilik işini yapan herkesin bu haklardan yararlanıyor olması gerekmektedir. 

* Gökhan Durmuş

“‘BU KARTI ALABİLMEK İÇİN GAZETECİLİK YAPACAKSIN AMA 6 AY BOYUNCA GAZETECİ OLARAK TANIMLAMAYACAĞIZ’ DENİYOR”

- Basın kartının Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından verilme sebebi nedir? Meslek örgütleri tarafından verilmesi daha uygun değil mi?

Gökhan Durmuş: Avrupa'nın tüm ülkelerinde basın kartını o ülkedeki sendika vermektedir. Doğrusu budur. Türkiye Gazeteciler sendikası da bunu savunmakta ve bunun içinde mücadele etmektedir. Yukarıdaki soruda da altını çizdiğim nokta burasıdır. Siz eğer aktif olarak gazeteciliğe başladıysanız 1 gün sonra sendikanıza üye olabiliyorsunuz ve birkaç gün içerisinde de basın kartını alabilirsiniz. Ama Türkiye'de mevcut uygulamada en erken 6 ay içinde bu kartı alabiliyorsunuz. Yani bu kartı alabilmek için gazetecilik yapacaksın ama 6 ay boyunca ben seni gazeteci olarak tanımlamayacağım deniyor şu anda. Özetle kimin gazeteci olduğuna karar verecek olan onun meslek örgütüdür ve kartını da oradan almalıdır.
Mustafa Kuleli: Türkiye’de basın kartı zaten meslek örgütlerinin hâkim olduğu bir komisyon tarafından veriliyor ve Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü bu komisyonun sekretaryasını yürütüyordu. AK Parti hükumeti yeni bir yönetmelik getirip bileşimi değiştirince, biz de Sendika olarak komisyondan çekildik. Elbette basın kartını meslek örgütlerinin vermesi gerekir ancak gazetecilerin de bu örgütlere üye olması gerekir. Maalesef örgütlülük bakımından çok geri bir meslek grubuyuz.

- Basın kartı tartışmalarının geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz? 

Mustafa Kuleli: Meslek örgütlerini bir araya getirerek ortak bir basın kartı komisyonu kurmak için Ocak 2020’den beri temaslarımızı sürdürüyoruz. Bu sorunun eninde sonunda çözüleceğini ve camiamızın kendi göbeğini kendisinin keseceği bir olgunluğa erişeceğini düşünüyorum.

Gökhan Durmuş: Türkiye'de basın kartı konusu uzun yıllardır tartışılan bir konudur. Meslek örgütleri basın kartını verene kadar da bitmeyecek bir tartışmadır. 

twitter takip