Emin Çölaşan ve Sözcü'ye hükümete yakın isimler de destek oldu: 'Örgütün tam göbeğinde yer alan isimler...'

Emin+%C3%87%C3%B6la%C5%9Fan+ve+S%C3%B6zc%C3%BC%E2%80%99ye+h%C3%BCk%C3%BCmete+yak%C4%B1n+isimler+de+destek+oldu:+%E2%80%99%C3%96rg%C3%BCt%C3%BCn+tam+g%C3%B6be%C4%9Finde+yer+alan+isimler...%E2%80%99
ABONE OL

İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi'nin Sözcü yazar ve yöneticilerine verdiği hapis cezaları medya gündemindeki sıcaklığını koruyor.

FETÖ'cü olmakla suçlanan Sözcü yazarlarına verilen hapis cezalarına hükumete yakın yayın çizgisindeki gazetelerin yazarlarından da tepkiler geldi. Birçok köşe yazarı hapis cezasına çarptırılan Emin Çölaşan, Necati Doğru ve Sözcü çalışanlarının FETÖ'cü olmayacağını bildiren köşe yazıları yazdı. Farklı gazetelerden isimler Sözcü'nün FETÖ'cü olamayacağı fikrini bildiren yazılar kaleme aldı. Sözcü'ye verilen ceza dünya basınında da yer buldu. Yurtdışından birçok yayın kuruluşu Sözcü Gazetesi'ne verilen ceza hakkında haber yaptılar. ABD merkezli ‘Voice of America’ yayın kuruluşu, Sözcü yazar ve yöneticilerine verilen hapis cezalarını "Türk mahkemesi 7 gazeteci çalışanını hapis cezasına çarptırdı" başlığıyla duyurdu. “Süregelmekte olan baskı” arabaşlığı altında Sözcü’nün yayın çizgisine ilişkin bilgilerin aktarıldığı haberde;  "Sözcü, uzun zamandır Erdoğan’ın iktidar partisine yönelik eleştirel yayınlarıyla biliniyor. Bu, Cumhuriyet gazetesinin 13 muhabirinin 2018’de mahkûm edilmesinin ardından hedef alınan ikinci muhalif gazete" ifadelerine yer verildi. Almanya merkezli ‘Deutsche Welle’ (DW) yayın kuruluşu "Türkiye, eleştirel gazetenin gazetecilerini hapse mahkûm etti" başlığını kullandı. DW, "Sözcü’nün Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı eleştiren makaleler yayınladığı için darbe teşebbüsüne destek vermekle suçlandığını" yazdı. Sözcü çalışanlarına yönelik mahkûmiyet kararlarının, Cumhuriyet çalışanlarının hedef alınmalarının ve Ağustos’ta ayında tutuklanmalarının ardından geldiğine dikkat çeken DW, Sözcü’nün kararlara kara leke ifadesiyle isyan ettiğini okurlarına aktardı. Fransa’nın saygın gazetelerinden Le Figaro da gelişmeyi okurlarına duyurdu. Sözcü’nün kararları “gazetecilik ve hukuk tarihine sürülen karar bir leke” olarak değerlendirdiğini aktaran Le Figaro, Sözcü’nün milliyetçi, laik ve hükümete yönelik eleştirel bir çizgide yayın yaptığını hatırlattı.   Hürriyet'in genel yayın yönetmeni ve yazarı Ahmet Hakan, "Kim ne delil getirirse getirsin. Sözcü yazarları Emin Çölaşan’ın ya da Necati Doğru’nun FETÖ’cülük yaptığına ya da FETÖ’ye yardım ettiğine beni asla ve kata ikna edemez" dedi. Hürriyet'in bir diğer yazarı Sedat Ergin ise; "FETÖ’ye karşı yayınlarıyla tanınan bir gazetenin yöneticilerinin FETÖ’ye yardımcı oldukları iddiasıyla mahkûm edilmesi, öncelikle yargının toplum gözündeki inandırıcılığı açısından da ciddi bir mesele yaratacaktır" diyerek şunları yazdı: Gelgelim, özellikle ifade özgürlüğü söz konusu olduğunda birinci derece mahkemelerden çıkan birçok kararın bambaşka bir yönde gittiğini vurgulamak gerekiyor. Dün İstanbul’da 37. Ağır Ceza Mahkemesi’nin ‘Sözcü’ gazetesi yöneticileri ve yazarları hakkında verdiği mahkûmiyet kararları herhalde karşı yöndeki bu çizginin uç noktalarından biridir. FETÖ’ye karşı yayınlarıyla tanınan bir gazetenin yöneticilerinin FETÖ’ye yardımcı oldukları iddiasıyla mahkûm edilmesi, öncelikle yargının toplum gözündeki inandırıcılığı açısından da ciddi bir mesele yaratacaktır. Emin Çölaşan ile Necati Doğru gibi laik dünya görüşleriyle temayüz etmiş köşe yazarlarının FETÖ’ye yardımcı oldukları iddiasıyla mahkûm edilebildiği bir ortamda vatandaşların hukuk güvenliğinden endişe etmemeleri mümkün değildir. Bütün bu kararları yan yana koyup baktığımda Türkiye’de iki ayrı hukuk evreninin var olduğu gibi bir sonuca ulaşıyorum. Bir tarafta yüksek yargıda hukukun evrensel normlarını özümsemiş, bu ölçüleri yerleştirmeyi hedefleyen bir bakış, diğer tarafta birinci derece mahkemelerin bir kesiminde kendisini bu standartlarla bağlı görmeyen bir başka zihniyet... Bu ikisi arasındaki açığın evrensel hukuk ölçüleri yönünde kapatılması, ülkemizin geleceği önündeki en önemli sınamalardan biridir. SEDAT ERGİN'İN YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ! ERTUĞRUL ÖZKÖK AKİL İNSANLARI HATIRLATTI! Emin Çölaşan'ın son günlerde köşe yazıları üzerinden atıştığı bir başka Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök ise 4 Nisan 2013’te seçilen 63 akil insanı hatırlattı ve yazısında "Elinizi vicdanınıza koyun...Sizce Emin Çölaşan FETÖ’cü olabilir mi? Necati Doğru FETÖ’cü olabilir mi... Sözcü gazetesinden FETÖ terör örgütü çıkar mı..." ifadelerine yer verdi. Tarih 4 Nisan 2013’tü... Yani bundan sadece 6 yıl önce... 63 kişiydiler ve Türkiye onları “akil insanlar” olarak tanıyordu. Dün Sözcü gazetesi yazar ve yöneticilerdi hakkındaki hapis cezası kararlarını öğrendiğim an, tuhaftır aklıma bu insanlar geldi. * Bu insanların çok büyük bölümünü ya şahsen ya gıyabında tanıyorum. İçimden bir ses şöyle konuştu: “Acaba bugün bu insanların hepsini bir araya toplasak ve desek ki... Elinizi vicdanınıza koyun... Sizce Emin Çölaşan FETÖ’cü olabilir mi? Necati Doğru FETÖ’cü olabilir mi... Sözcü gazetesinden FETÖ terör örgütü çıkar mı...” * 4 Nisan 2013 günü... Yani bundan 6 yıl önce, Türkiye’ye barış getirmek, huzur ve adalet getirmek için bir araya gelmiş... Türkiye’nin iyiliğine olacak bir girişimi başlatmak istemişlerdi. Ve ben de bu girişimi sonuna kadar desteklemiştim...
Bugünse oraya buraya dağılmış bu insanlar, bugün bu kararlarla ilgili ne düşünüyorlardır? * Dün mahkemenin kararını okuduğum an nedense aklıma gelen ilk şey bu oldu... BİR BAŞKA AÇIDAN: MAHCUP BİR KARAR KONUŞTUĞUM ve sağduyusuna güvendiğim bazı kişiler de şu yorumu yaptılar: Mahkeme bu kararı verirken 3 konuda ilginç bir şey yaptı: İstenilenin en alt sınırından hapis cezası verdi. Denetimli serbestlik kararı aldı. Hatta yurtdışı çıkış yasağı bile koymadı. Yani mahcup bir karar aldı. Sanki Yargıtay’a “Ne olur şunu düzeltin biz de altında kalmayalım” der gibi bir havası vardı. İnşallah Yargıtay bu kararı düzeltir ve Türkiye de yöneltilecek ağır eleştirilerden bir nebze olsun kurtulur ERTUĞRUL ÖZKÖK'ÜN YAZISININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ! Habertürk Gazetesi'nden Fatih Altaylı da, "Sözcü gazetesi yazarlarının “Fetullah Gülen terör örgütüne üye olma suçlamasıyla yargılandıkları” davada mahkum edilmeleri Türk yargı tarihinin gelmiş geçmiş en büyük ayıpları arasında yer aldı" diyerek  tepkisini gösterdi. Altaylı yazısının devamında ise "Buna karşılık örgütün tam göbeğinden yer alan isimler hem ticarette hem siyasette hem bürokraside aslanlar gibi yollarına devam ediyorlar. Hatta saraylara girip çıkıyorlar. Bu artık bir trajedi değil, bir komedidir" ifadelerine yer verdi. FATİH ALTAYLI'NIN YAZISI ŞU ŞEKİLDE: Sözcü gazetesi yazarlarının “Fetullah Gülen terör örgütüne üye olma suçlamasıyla yargılandıkları” davada mahkum edilmeleri Türk yargı tarihinin gelmiş geçmiş en büyük ayıpları arasında yer aldı. *Bir yanda bir yerel gazeteci “Fetullah Gülen'e hakaret ettiği” için hapis cezasına çarptırılırken, dğer yanda bırakın Fetullah'ı, herhangi bir dinci yapının yakınından geçmesi mümkün olmayan Emin Çölaşan, Necati Doğru gibi isimler “Gülen örgütüne yardım ve yataklıktan” mahkum oluyor. *Buna karşılık örgütün tam göbeğinden yer alan isimler hem ticarette hem siyasette hem bürokraside aslanlar gibi yollarına devam ediyorlar. Hatta saraylara girip çıkıyorlar. Bu artık bir trajedi değil, bir komedidir. *Size bir şey söyleyeyim mi? Otomobili güvenilir bir ülke olmak iyidir. Ama hukuku ve adalet iyi bir ülke olmak çok çok daha iyidir. *Ben gerekrise otomoblin yine ithal edebilirim. Ama adaletin iyisini ithal etme şansımız ne yazık ki yoktur. Asıl onun kaliteli, güvenilir ve yerli ve mililisi makbuldür. Otomobili Pininfarina'ya çizdirebilirsiniz. Ama bana adaletin resimini dışarda çizdirip getiremezsiniz! *Abidin bile çizemez. Ama bu kararla bir milletin onurunu, karizmasını çizdiririsniz. Bir ülkede adalet bu noktaya gelmişse, otomobil yapsanız ne olur, uçak yapsanız ne olur! Uzaya çıksanız kim takar! *Sözcü yazarları mahkum oldu diye sakın sevinmeyin. Bir ülkede Adalet bu hale geldiyse… Yarın öbür gün mesela Hayrettin Karaman'ı ateizm propagandası yapıp, misyonerlik faaliyeti yürütmekten yargılarlar. *Böyle bir hukuksuzluğa sevinen birisi benim arkadaşım falan olamaz! FATİH ALTAYLI'NIN YAZISININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ SEVİLAY YILMAN: "EĞER NECATİ DOĞRU VE EMİN ÇÖLAŞAN DA FETÖ'CÜ İSE...." Habertürk'ün bir diğer yazarı Sevilay Yılman ise; " Şaka desem şaka değil! Hakikat desem hakikat değil. “Eğer bu ülkede bir Emin Çölaşan ya da Necati Doğru da artık FETÖ'cü diye yargı tarafından hapis cezasına çarpıtılıyorsa… Kapatalım bu defteri ve alıp başımızı gidelim" sözleriyle tepkisini gösterdi. SEVİLAY YILMAN'IN YAZISININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ! NAGEHAN ALÇI: "TÜRKİYE'YE YAKIŞMIYOR BU HAPİS KARARLARI..." Habertürk'ten Nagehan Alçı ise, 17-25 Aralık sürecinde Sözcü Gazetesi yazarlarıyla kavga ettiğini ancak bu hapis kararlarının Türkiye'ye yakışmadığını belirterek, "Yerli otomobil gibi hepimizin gurur duyması gereken ve ülke olarak zenginleşmemize çok büyük katkılar sağlayacak bir hadisenin olduğu gün Türkiye'nin kalkınması için zorunlu olan hukuk devlet anlayışına uygun olmayan bu kararlar verilmemeliydi" açıklamasını yaptı. NAGEHAN ALÇI'NIN YAZISININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ! Karar Gazetesi'nden Elif Çakır da, Emin Çölaşan ve Necati Doğru'ya verilen cezayı "Yargının siyasallaşması her güçlü iktidar dönemlerinde yaşanan bir sorundur, ancak şunu kabul etmeliyiz ki yargının en çok siyasallaştığı dönemlerden birini de AK Parti iktidarının bu üçüncü döneminde yaşıyoruz. Enis Berberoğlu, Ahmet Altan, Mehmet Altan, Nazlı Ilıcak, Osman Kavala, İbrahim Okur davaları ülkemizdeki adalet sorunlarını ortaya koyan tipik dosyalar olarak hukuk tarihimize geçti. Aslında var olan her bir dosya ayrı bir adalet sorununu ortaya koyuyor.Son olarak da siyasi çizgileri belli olan Sözcü yazarları Emin Çölaşan ve Necati Doğru’nun mahkum edilmesi" diyerek eleştirdi. ELİF ÇAKIR'IN YAZISININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ Karar'ın bir diğer yazarı Akif Beki de, "Çölaşan FETÖ'cüymüş, kim inanır" başlıklı yazısında verilen kararı "n hızlı, en ateşli Erdoğancı'yı bile ikna etmeyecek bir karar" olarak tanımladı. Muhalefet gazetelerini susturulmak için FETÖ ile mücadeleye de zarar verildiğini belirten Akif Beki yazısında şunları yazdı:

Sözcü davasının ertelenip duran karar duruşması nihayet yapıldı.

Bir de ne görelim!...Mahkeme, yayın yönetmeni Metin Yılmaz'dan Emin Çölaşan ve Necati Doğru'ya, Sözcü yazar ve yöneticilerine FETÖ'ye yardımdan basmaz mı cezayı...Üçer buçuk yıl...

Gazetenin sahibi Burak Akbay'ın dosyası da ayrıldı, 'adaletin soğuk nefesi'ni ensesinde hissetmeye devam edecek...

Cumhuriyet davasında da Yargıtay'ın bozmasına karşı mahkumiyet kararlarında diretmişti mahkeme. 'Muhalif görüntüsü altında FETÖ ve başka iki terör örgütünün daha lehine yayın yaptıkları, bilerek isteyerek amaçlarına hizmet ve kasten yardım ettikleri' gerekçesiyle...

Mahkeme, bu konuda somut delil sunamasa da güçlü bir vicdani kanaate ulaşmış. Kanıtlayamıyor ama suçu işlediklerinden emin.

Altan, Ilıcak ve Cumhuriyet davalarında Yargıtay 16. Ceza Dairesi, terör örgütüne yardım suçunun kriterlerini netleştirmişti.

Yargılamalardaki keyfilikleri sonlandırmak adına sevinç, umut ve heyecanla karşılanan içtihatlardı.

Öyle düz kontakla akıl yürütüp afaki sonuç çıkarmanın hukukta yeri yoktu. Aradaki örgütsel bağı ve suça kasten, bile isteye iştiraki maddi delille ispatlayacaktınız.

'Yağma yok' diyordu Yargıtay.

FETÖ hükümete karşı, iktidarı suçlu göstermek ve karalamak istiyor...E filan gazete ve gazeteci de hükümete karşı. O da iktidarı sürekli eleştiriyor ve kötülüyor diye...

'Demek ki aralarında örgütsel bir bağ, bir amaç  ve ağız birliği var' suçlamasını ispata yetmezdi.

O haber ve yazılar, aynı amaç doğrultusunda FETÖ'ye hizmet ve hükümeti yıpratma/yıkma saldırılarına yardım etmenin kanıtı sayılamazdı.

İktidarla ilgili benzer his ve fikirlere sahip, hatta aynı şeyleri düşünüyor, söylüyor olmak, suça ortak yapmazdı.

Kişinin, suç işleneceğini bilerek eyleme katılması, terör örgütü olduğunu bilerek haberleşmesi ve birlikte hareket etmesi, isteyerek kasten yardımda bulunması gerekirdi.

'Adeta amaç ve ağız birliği' içinde göründüğü iddiası, örgütsel faaliyet ve yardım suçlamasına dayanak oluşturamazdı yani.

Ama Yargıtay'ı dinleyen, Çölaşan'ın ikitidar karşıtı yazılarında FETÖ'ye yardım kastı arayan kim!

Bırakın Yargıtay'ı, bunu AK Parti'nin son seçimlerdeki yıldız adaylarına bile anlatamazsınız.

Sözcü'ye FETÖ'cülük suçlamasına şu kadar inansalar, içlerinde zerre şüphe ve tereddüt olsa...

İzmir adayı Nihat Zeybekçi, gazeteyi ziyaret edip Çölaşan'la o fotoğrafı verir miydi?

Ankara adayı Mehmet Özhaseki ile İstanbul adayı Binali Yıldırım, Sözcü'nün manşetlerinden seçmeni selamlayıp o podyumda görücüye çıkarlar mıydı?

Yayın Yönetmeni Metin Yılmaz, Cumhurbaşkanlığı resepsiyonlarının akredite müdavimi yapılır, 'ak' listeye alınır mıydı?

En hızlı, en ateşli Erdoğancıyı bile ikna etmeyecek bir karar...

Yargıya güven, FETÖ'yle mücadelenin inandırıcılığı biraz daha sarsılmadı, bir derece daha sulandırılmadı mı şimdi?

Peki ne uğruna?

FETÖ'yle mücadeleye zarar vermeye, adalet algısına darbe vurmaya, muhalefeti susturmak/ezmek için hukukun sopa gibi kullanıldığı eleştirilerini haklılaştırmaya değen o ulvi fayda nedir?

AKİF BEKİ'NİN YAZISININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ!        
twitter takip