Sinemanın büyüsü ve tutkusu, her zaman hayatımda var ve var olmaya devam edecek. Çünkü beni hayata bağlayan ve mesleğimi her zaman yapma hevesi sağlayan bir şey sinema...
Sinemanın büyüsü ve tutkusu, her zaman hayatımda var ve var olmaya devam edecek. Çünkü beni hayata bağlayan ve mesleğimi her zaman yapma hevesi sağlayan bir şey sinema. Yılın her eylül ayında benim de heyecanla beklediğim festivallerden bir tanesi olan Adana Altın Koza Film Festivali, 32. yılında da bir rüzgâr gibi geldi geçti. Filmlerin arenaya çıktığı ve seyirci ile paylaşıldığı platformlardan bir tanesi olan Altın Koza, bu sene çok daha büyük zorluklarla gerçekleşti.
Tutuklu başkanın emekleriyle hazırlanan festival
Bu şehir sinemayı seviyor festivali seviyor. Salonlar tıklım tıklımdı hatta biz davetliler bile bazen yer bulamadığımız zamanlar oldu. Adana’nın tutuklu belediye başkanı Zeydan Karalar tarafından gerçekleşiyor festival ve başkanın yokluğunda da büyük bir emekle gerçekleşti. En ufak hatalar, kusurlar bile bir noktada göz ardı edildi. Ama şunu fark ettim ki, bu şehir başkanını çok seviyor. Şehrin bir çok yerinde Zeydan Başkana özgürlük yazıları gördüm, film gösterimleri öncesi belediye hazırladığı tanıtım filmi gösterilirken de başkan alkışlandı. Ödül töreninde de oldukça selam gönderildi kendisine.
Tabi bu sene salon değişikliği olması da, salonlardaki doluluk ve bilet bulamama durumunu etkiledi. Daha önce PGM’de yapılıyordu ulusal yarışma gösterimleri, ancak bu sene sadece sinema salonunda gerçekleşti. CinemaPink sinemasında daha önceki yıllarda da gösterim oluyordu ancak bu sene ulusal yarışma filmleri için, iki büyük salon ayrılmıştı. Ona rağmen yine hem Adana seyircisi hem de festivali şehir dışından takip eden davetliler, sinema salonunu ve fuayesini hınca hınç doldurmuştu. Her filmin söyleşisi de gösterimi de oldukça ilgi gördü. Tabii ki panel, yabancı filmler, kısa film ve belgesel gösterimleri de festival gerçekleşiyor. Ancak zaman ve süre kısıtından kaynaklı vaktimiz ancak ulusal yarışmayı takip etmeye yetiyor. Ancak vakit kalırsa takip etme şansı doğabiliyor. Ancak beni bu sene böyle bir şansım olamadı ne yazık ki.
Dayanışma mesajlarıyla dolu bir ödül gecesi
Gelelim ödül törenine… Bu yıl ‘En İyi Film’ ödülünü, festivale sekiz ödülle damga vuran Pelin Esmer’in yönettiği ‘O Da Bir Şey Mi’ filmi kazandı. Ödül alırken Pelin Esmer’in verdiği mesajlar çok önemliydi hem sinemaya hem de gündeme dair söylediği sözler, bir nevi hayattaki varlığımızı ve bu hayatı sinemayla tutunduğumuzu bir kez daha hatırlattı. En İyi Kadın Oyuncu ödülünü ‘Buradayım, İyiyim’ filmiyle kazanan başarılı oyuncu Bige Önal’ın ödülünü kadınlara adaması çok önemliydi. Bir dayanışma örneği gösteren Önal, "Kadını yalnızca doğururken kutsayan bu düzen onu yaşarken unutuyor. Ben bu ödülü bu düzende hayatını yitiren tüm kadınlar ve sessizliğe mahkum edilmeyi reddeden kadınlar için almak istiyorum. Buradayız, susmuyoruz ve iyiyiz." diyerek festivalin en özel konuşmasını yaptı bence. En İyi Erkek Oyuncu ödülünü ‘Uçan Köfteci’ filmiyle kazanan sevilen oyuncu Nazmi Kırık’ın ölü de çok güzel oldu. Kırık, geceye konuşmasıyla da renk kattı…
İzlediğim filmler
Festivalde bu yıl yedi film izleyebildim. Ve bu yedi film ulusal yarışmada yer alan filmlerdi.
Pelin Esmer, izleyenin naif yönlerini şiirsel tonlarla yakalamaya #ODaBirŞeyMi filmiyle devam ediyor. Duygusunun ne yöne gideceğini film içerisinde keşfederken, bir yandan içerisinde bulunmaktan keyif aldığımız festival ortamlarını da içine katmasına bayıldım filmin. Bir yönetmen ve otel çalışanı arasındaki mesajlaşma ilişkisinin anlatımı çok naifti. Ancak kalabalık kadro olması bir noktada beni. Bir noktada ikilinin hikayesine daldığı zaman filmden oldukça zevk almaya başladım. Çünkü hem merak uyandıran hem de nereye varacağını bilemediğimiz çok güzel bir süreçle taçlanıyor. Ayrıca genç oyuncu Merve Asya Özgür’le tanıştığımız şahane sahneler ve diyaloglar, filmi harika bir noktaya taşıyor. Benim için İşe Yarar Bir Şey filmi hala en üst noktada, ama O Da Bir Şey Mi de altta kalmadan güzel bir bakış sunuyor izleyene. Timuçin Esen de bir o kadar başarılı performansıyla filme renk katıyor.
Diyarbakırlı Hezarfen’in hikayesi #UçanKöfteci gerçek, samimi ve tatlı hikayesiyle, ayrıca mizah dokusuyla harmanlanmış anlatımıyla keyifli bir sinema tadı sundu. Kadir’in hikayesi, hem merak ettiriyor hem de bir endişeyi beraberinde getiriyor. Karısı Azize’nin hem Kadir için endişelenmesi hem de kendi hayatını ve çocuklarının hayatını düşünmesi, filmin bir diğer merak unsuru oluyor.
Nazmi Kırık ve Selin Yeninci’nin oyunculuklarıyla daha da renklenen film, ‘Samimi olmak en güzel keramettir. Bırakın, uçmak kuşlara münhasır olsun.’ sözünü tasdikler derecesiyle Diyarbakır’ın politik ortamını da hatırlatıyor. Güzel mesajlar verirken, izleyeni keyiflendirmeyi de ihmal etmiyor.
Fantastik dünyasında acayip bir şekilde kaybolduğum, mitolojik ve yakın tarihle toplumsal meseleleri bu kadar güçlü bir şekilde bir araya getiren #GündüzApollonGeceAthena beni derinden etkiledi. Özellikle hikayesini Side Antik Kenti fonunda işlemesi de çok derinlik katmış. Defne ve arafta kalmış hayaletler arasında kurulan hayat bağları ve bu bağların çözüm süreci de çok güzel işleniyor. Derdini çok iyi anlatan tertemiz bir sinema. Yönetimi güçlü ve görüntüleri de oldukça güzel. Ezgi Çelik’in başarılı oyunculuğu da cabası, Barış Gönenen ve Selen Uçer’in kattığı renkleri de unutmamak gerek!
Hem kadın dayanışması göstermesi hem de bir annenin lohuusa dönemindeki yaşadığı kaygılara başarıyla odaklanan #Buradayımİyiyim filmi, keyif aldığım filmlerden oldu. Ana karakteri güçlü kurgulanan film, detay sahneleri ve görüntü yönetimiyle de dikkat çekici. Hikayesi boyunca merak unsurunu elinden bırakmıyor, izleyici olarak bu merakın da sonucunu iple çekiyoruz. Emine Emel Balcı, ilk filmiyle de beni derinden etkilemişti. Oyuncu yönetimi ve ekip çalışması konusundaki başarısını ‘Nefesim Kesilene Kadar’ filminde de çok başarıyla kanıtlamıştı. İkinci filminde de üstüne koyarak bence büyük bir başarı elde etmiş. Filmin baş kahramanı Filiz’e hayat veren başarılı Bige Önal’ın performansı nefes aldıran sağlamlıkta. İzleyiciye güçlü bir his aşılarken, samimi ve gerçek anlar yaşatıyor. Gizemleriyle hikayeye dahil olan Şule’ye hayat veren Elit İşcan da, oldukça iyi ve keşif yaptıran bir performans veriyor.
Özellikle tek sekanslı sahnelerinde hem teknik hem de oyunculuk anlamında büyük başarı yakalayan #Perde filmi, görüntü yönetimiyle de dikkat çekici. Bazen utandığımız çekindiğimiz şeyler başımıza gelebilir hayatta, ama herkes kendi hayatını da hatta çıkarını da düşünerek hareket eder mesajı çok güzeldi. Tüm cast çok iyi, ama özellikle Tülin Özen ve İpek Türktan’ın oyunculuklarına aşırı bayıldım.
Günümüzün sosyal medya çağında, tam da aslında ince detayları alarak güzel bir algoritma taşlama işlemesi var #AlgortimayaBiatEt in. Gerçek duyguların öne çıkması gerektiği, yalan bir ifadenin kabul edilmediği sosyal medya döneminde, özellikle YouTube algoritmasına uymak ve bunun hem fiziki hem psikolojik zorlayıcı yanı (sosyal medya içerik üreticileri için) çok güzel anlatılmış. Ayrıca fake Charlotte Serault hikayesi de çok tatlıydı, bir ara gerçek bile sandım! Meriç Aral, filmde çok başarılı bir performans sergiliyor, tam da çağın yeni içerik üreticisini sergiliyor. Peter Klempner, Meral Çetinkaya ve Suna Yıldızoğlu da gerçekten çok iyilerdi. Genel anlamda Tüm sosyal medya içerik üreticilerinin izlemesi gereken bir film.
Usta yönetmen Tayfun Pirselimoğlu #İdea filmiyle beni sinemasına yeniden bağladı. Ana karakterle seyirci arasında kurulan bağ, kaçış sahnelerinin başarısı ve mekan atmosferi harikaydı. Belki biraz fazla uzun, ama sinema içerisindeki keşif keyfi için ve dünyadaki tüm smalıkların ele alındığı absürtlük adına mutlaka keşfedin. Ercan Kesal, filmle ilgili söyleşide, ‘Bizim filmlerimiz yetişemez bu dünyanın saçmalığına. Buralar bize iyi geliyor ve biz bunun için buradayız’ demişti. Bence bu söz tamamen filmi anlatıyor ve hissettiriyor.