Cem Erciyes: Kitaplarımızı tanıtacak mecra bulmakta zorluk çekiyoruz

Cem+Erciyes:+Kitaplar%C4%B1m%C4%B1z%C4%B1+tan%C4%B1tacak+mecra+bulmakta+zorluk+%C3%A7ekiyoruz
ABONE OL
Yayın Yönetmenliği'ni yaptığı Radikal'in yayına veda etmesiyle Doğan Kitap'ın başına geçen Cem Erciyes, aynı zamanda kültür sanat gazeteciliğinin de en deneyimli isimlerinden biri... Uzun yıllar Doğan Grubu'nda çalışan Erciyes, 2016'dan bu yana Doğan Grubu'nun hayatta kalan iki medya kalesinden biri olan Doğan Kitap'ın Yayın Direktörlüğü'nü yürütüyor.  Peki, kısa bir süre önce 20. yılını kutlayan Doğan Kitap, 2020 yılında okura ne gibi sürprizler yapacak? Artan kağıt fiyatları ve yükselen döviz kuruyla nasıl mücadele ediyor? Edebiyat,  yayınevleri için neden güvenli bir alan? Cem Erciyes, içtenlikle yanıtladı!   Tam da 20. yılını kutlarken, 2020 yılında hangi yeniliklerle karşımızda olacak Doğan Kitap? 2020 için yayın planımızı bitirdik aslında. Dolayısıyla aralık ayına kadar ne yapacağımızı gayet iyi biliyoruz. Fakat yayın dünyasında bir yandan da sürprizlere açık olmak gerekiyor. Aynı zamanda da esnek ve hızlı reaksiyon veren bir yayınevi olmak istiyoruz. O yüzden yılın özellikle ikinci yarısından itibaren kendimiz için de sürpriz olacak yeni kitaplar yayınlayabiliriz. Daha önce yayınlamadığınız türde kitaplar mı? Hesapta kitapta olmayan anlamında söylüyorum. O tür boşluklarımız her zaman vardır ama onun dışında büyük oranda bitirdik. Neler yayınlayacaksınız? Mesela popüler bilim serisi başlattık kısa bir süre önce. Logos adıyla çıkacak bu kitaplar. Teknoloji değil ama dünyamızın yakıcı ve her daim sıcak olması meselesiyle ilgili bilimsel kitaplar. “2018 NOBEL EKONOMİ ÖDÜLÜ ALAN ‘İKLİM KUMARI’ ADLI KİTABI OKURLA BULUŞTURDUK” İklim kriziyle bağlantılı yani… Evet. Bunlardan ilki 5 gün önce yayınlanan William Nordhaus’un kaleme aldığı İklim Kumarı oldu. Aslında 2018 Nobel Ekonomi Ödülü almış bir kitap bu. Çünkü küresel ısınmaya bilimsel yönünün değil de ekonomik yönünün sebep olduğunu savunuyor yazarı. Yani “Dünya ekonomik dengesi değişmediği sürece, küresel ısınmayı engellememiz mümkün değildir” diyor. Hemen onunla birlikte çıkan bir diğer kitap da Gary Taubes'in yazdığı “Şekere Karşı” adını taşıyor. O da gündelik hayatımıza tamamen yerleşen şeker kullanımının nasıl bir tarihsel süreçten geçip buraya geldiğini, neden şeker bağımlısı olduğumuzu, biyolojik olarak şekerin bize ne yaptığını ve şeker üreticilerinin de bundan nasıl yararlandığını anlatıyor. “İKLİM KRİZİ ÖNCELİKLİ KONULARIMIZ ARASINDA” Bunların ardından benzer kitaplarımız da gelecek. Mesela biz küresel ısınmayla ilgili Türkçede yazılmış en kapsamlı kitap olan Levent Kurnaz’ın kaleme aldığı “Son Buzul Erimeden”i geçen sene yayınladık… Bunun yanına Nobel ödüllü bir kitap da koymuş olacağız. Bu konuyla ilgili çocuk kitapları da yayınlıyoruz. İklim krizi dünyada en yakıcı sorunlardan biri. Biz de Doğan Kitap olarak bu konuyla yakından ilgileniyoruz. “ZÜLFÜ LİVANELİ’NİN ŞİİRLERİNİ YAYINLAYACAĞIZ” Edebi kitaplar? Edebiyat devam ediyor elbette. Bizim için çok önemli çünkü. Mesela çok kısa bir süre sonra Zülfü Livaneli’nin şiirlerini yayınlayacağız. Bunların bir bölümü şarkılarından çok iyi bildiğimiz şiirler, bir bölümü ise hiç yayınlanmamış olanlar. Mesela geçen yıl kaybettiği kızkardeşi için yazdığı bir şiir de var bu kitabın içinde. Belli bir süre sonra iki yeni kitap daha yayınlayacağız. Bunların çalışmaları da sürüyor. Hangileri onlar? Ne olduklarını söylemeyeyim şimdi ama uzun süredir üzerinde çalıştığımız kitaplar bunlar. Onun dışında sevilen yazarlarımızdan Gülseren Budayıcıoğlu’nun yeni romanı ve Şermin Yaşar’ın öykü kitabı çıkacak. Tabii yeni sürprizlerimiz de olacak. Doğan Kitap yazarı olarak bilmediğimiz başka yeni yazarlarımızın romanlarını da bu sene yayınlayacağımızı söyleyebilirim. Ama onlarla henüz sözleşme imzalamadığımız için bunu yayın dünyasına bir sürpriz olarak ifade edebilirim şu an için. “NEŞE KARABÖCEK’TEN ANI KİTABI GELİYOR" Polisiye olacak mı? Pek çok çeviri romanın yayınlayacağız. Bunların arasında bestseller adayları ve polisiyeler de var her zaman olduğu gibi. Camilla Läckberg’in yeni romanını da okurla buluşturacağız bu yıl. Bilim kurgu yazarı Blake Crouch’ın yeni kitabı da yine Doğan Kitap etiketiyle yayınlanacak. Neşe Karaböcek’ten bir kitap gelecek mesela. Ne tarz bir kitap? Anı kitabı. Yine dünyaca ünlü yazar Haruki Murakami ve Jo Nesbo hayranları için yeni kitap sürprizi var. Özellikle de yabancı yazarlardan pek çok kitap yayınlayacağız. “EDEBİYAT, YAYINEVLERİ İÇİN DAİMA GÜVENLİ BİR ALANDIR” Epey renkli bir yıl olacak gibi görünüyor… Peki bir yayınevinin kar marjının en yüksek olduğu alan hangisi? Edebiyat yayınevleri için daha güvenli bir alandır aslında. Neden? Çünkü bir yazar belirli bir satış rakamına ulaştığında onu uzun yıllar korur. Yani onun okuyucusu bir sonraki kitabını da almak ister. Ama edebiyat dışı türlerde iş böyle yürümez. Okuyucu yazara değil, kitabın konusuna bakar. Dolayısıyla her zaman o ilginç kitabı bulmanız ve yayınlamanız lazım ki belirli bir okura ulaşabilin. O nedenle edebiyat avantajlıdır. Kitap dediğimiz şeyin omurgası da edebiyat üzerine kuruludur. Onun dışında tabii ki kitap, insanlığın düşünceyi ve hayalleri taşımak üzere icat ettiği bir araç. Dünya yayıncılığında son yıllarda edebiyatta çok fazla büyük bestseller’lar fazla çıkmadığı için son birkaç senedir kitap fuarlarında da bu eğilimi görüyoruz. Dünya yayıncıları da edebiyat dışına, yani ‘inceleme-araştırma’ dediğimiz türe daha fazla ilgi göstermeye başladı. Peki bu ilgi kaymasının temelinde ne var sizce? Dünyanın bu çalkantılı hali, demokrasinin sorgulanır olması, belli noktalarda savaşların sürüyor olması, teknolojinin, ekonominin ve sosyal hayatın büyük dönüşümler geçiyor olması da insanların aslında hayatı anlama ve anlamlandırma problemlerini artırdı. Hal böyle olunca edebiyat dışı türlere olan merak da arttı. Türkiye’de de aslında çok saygın edebiyat markaları edebiyat dışı alanda kitaplar yayınlamaya çalışıyor. Bu, dünya yayıncılığında ve ülkemizdeki yeni eğilim şu anda. Bir de bazı insanlar “Benim roman okumaya vaktim yok” derler mesela. Bu cümleyi hiç duydunuz mu? Ne yazık ki sıkça duydum… Çünkü insanlar boş zamanlarında da kendilerine yatırım yapmak isterler. Bilgi dağarcığını geliştirecek alanlarda kitaplara okumayı tercih ederler. Siz bu düşünceye katılıyor musunuz peki? Tabii ki katılmıyorum. Edebiyat okumayan bir insanın iyi bir kitap okuru olmasının da çok zor olduğunu düşünüyorum. Kitap okuma alışkanlığı dediğimiz şeyi ancak edebiyatın bize sunduğu o güzel hayal dünyasına girerek sağlayabiliriz. Aynı zamanda o bizim zihnimizi hayal dünyamızı, Türkçemizi ve dil kullanma becerimizi geliştirir. Yayın dünyası Türkiye’de bir süredir özellikle de artan kağıt fiyatlarından dolayı ekonomik sıkıntılar yaşıyor. Dünya ile kıyasladığımızda şu an hangi aşamada bu zorluklar? Dünyanın döviz kurunun artması gibi bir derdi yok tabii ki. Dolayısıyla onlarda üretim faaliyetleri sabit. Dünya yayıncılığında da öyle pek görünür bir büyük kriz yok. Son bir iki yıldır tedirginlik de var elbette. O nedenle yeni arayışlar da sürüyor dünyada. Türkiye’de ise yayıncılık çok hızlı büyüyor. Her yıl daha fazla sayıda kitap basılıyor. Ama biz 2018’den bu yana kendi iç sorunlarımızdan kaynaklanan birtakım tökezlemeler yaşıyoruz. “DÖVİZ KURUNUN ARTMASI VE KAĞIT FİYATLARININ YÜKSELMESİ KİTAP FİYATLARINI ARTIRDI” Sebebi nedir? Döviz kurunun yükselmesi ve kağıt maaliyetlerinin artması kitap fiyatlarını artırdı. Zaten Türkiye’de enflasyon da var ve fiyatlar inanılmaz bir hızla artıyor. Yani biz süregiden bir ekonomik krizin içerisindeyiz. Dolayısıyla bütün bunlar aslında Türkiye’de yayıncıların işini de zorlaştırıyor. Çünkü okuyucuyu kitaptan uzaklaştırıyor. Mesela bu yıl ilk defa TÜYAP kitap fuarına bir önceki yıllara göre daha az ziyaretçi geldi. Fuar yüzde 10 küçüldü. Herkes satışlardan şikayetçiydi. Bunu neye bağlıyorsunuz? Bunun temel sebebi insanların ekonomik güçlük içerisinde olmaları ve kitaba ayırdıkları parayı azaltmış olmaları. Yani yayıncılığımızda böyle bir sıkıntı var. Yine de bunu abartamayız. Pek çok yayınevi, birçok yeni kitap yayınlıyor. Sayıları az olsa da yeni yayınevleri de kuruluyor… Tabii yeni yayınevleri de kuruluyor. Bazı küçük yayınevleri kitap basmaya ara verdiler ama onlar da birazcık daha ortam düzeldiğinde tekrar yayın hayatına devam edeceklerdir diye düşünüyorum. “RADİKAL BİZİM EVİMİZ GİBİYDİ” Bir yayınevinin Yayın Direktörlüğü’nün yanında, yıllarca kültür sanat alanında çalışmış deneyimli bir gazetecisiniz siz. Uzun yıllar Doğan Grubu’nda çalıştınız ve son olarak kapanan Radikal’in Yayın Yönetmenliği’ni yapmıştınız. Doğan Grubu’nun da Demirören Grubu’na satışı çok hızlı oldu ve aynı hızla kabul gördü. Siz bu süreci nasıl izlediniz? Ben ve orada çalışan çok sayıda arkadaşım için Radikal gazetesinin kapanması büyük bir üzüntü oldu. Orası bizim evimiz gibiydi çünkü. Kimliğimizin bir parçasıydı. Kendi kimliğimizi oluşturduğumuz bir yerdi ve bu kimliği Türkiye’de yüzbinlerce insanla paylaşıyorduk. Sizin gibi Radikal’i gündelik hayatımın önemli bir parça kılmış ve ilgiyle takip etmiş pek çok insanla karşılaşıyorum. Bu emeğin ve değerin Türkiye’nin koşullarından dolayı kaybedilmesi üzüntü verici. Gazeteler çok irtifa kaybediyorlar, çünkü teknoloji değişti. “KİTAPLARIMIZI TANITACAK MECRA BULMAKTA ZORLUK ÇEKİYORUZ” Tek nedeni bu mu sizce? Bu değil elbette. Gazetelerin bu dezavantajlı zamanında Türkiye’de daha baskıcı bir iktidarın kurulmuş olması ve basın özgürlüğüne inanmayan yöneticilerin Türkiye’yi yönetiyor olması, bizim işimizi daha da zorlaştırdı. Bugün Türkiye’de medya büyük bir çıkmazda. Bağımsız ve tarafsız gazetecilik yapan çok az sayıda mecra var. Mesela biz kitaplarımızı tanıtacak mecra bulmakta zorluk çekiyoruz. Sizin siteniz gibi internet gazeteciliği yapan ya da Youtube üzerinden program yapan insanlar, yani yeni bir medya da var. Fakat bu yeni medyanın ulaştığı kişi sayısı çok az. Türkiye ekseriyetle hala televizyon seyrediyor. KONDA’nın yayınladığı son araştırmaya baksın herkes ve görsün. Sosyal medyadan haber alanlar bu ülkenin yüzde 15’ini oluşturuyor. Türkiye’nin hala yüzde 85’i haberini televizyondan ve bazı gazetelerden alıyor. Bunların da önemli bir kısmı iktidar tarafından kontrol edilen medya… Böylece Türkiye’de tamamiyle tek sesli bir medya oluşmuş durumda. Bana en çok acı veren de bu. Kim ne derse desin, Doğan Grubu’nun medyadan çıkması aslında çok seslilik ihtimalini de sona erdirdi ve bizi tek sesli bir medyaya mahkum etti. İnşallah memleket bundan da çıkışın bir yolunu bulur. “DÜNYANIN EN GÜZEL MESLEĞİ GAZETECİLİKTİR! AMA ARTIK YOK…” Peki gazetecilikten yayınevi dünyasına adım atmak sizde ne gibi değişiklikler yarattı? Karşılaştırdığınızda ne gibi avantajlı ya da dezavantajlı yönleri var? Dünyanın en güzel mesleği gazeteciliktir. Ama artık yok! Doğada pek olmayan bir iş… Dolayısıyla şu anda yaptığım işi de çok severek yapıyorum. Zaten kitapların içinde yaşayan biriydim. Dünyanın en güzel işini yaparken, en güzel ikinci işini yapmak için fırsat kollamıyordum elbette ama o fırsat hasıl olunca da seve seve kabul ettim. Yayıncılık da kendine has ayrı zorlukları olan bir alan. Ama bir kitap üretmek çok güzel ve bunun bir parçası olmak insanı gerçekten mutlu ediyor.
twitter takip