Yiğit Güralp
Yaratıcı Yapımcı, Yazar

Senaryoda ölüm kalım meselesi

ABONE OL

2018 ilk baharında Avengers karakterleri iki yıl sürecek büyük vedalarının ilk bölümü olan “Avengers: Sonsuzluk Savaşı” ile karşımızdaydılar. Finalde, kendi felsefesinde bir nüfus planlaması hedefleyen Thanos her iki kişiden birinin yok olmasıyla sonuçlanan ölümcül planını devreye soktu. Biz “bir sonraki filme artık kim öle kim kala” diye düşünürken Nick Fury’nin düğmesine son saniyede bastığı çağrı cihazında Captain Marvel’ın arması belirdi. Tam on ay “kim ola ki bu Captain Marvel” tartışmaları sürerken bundan iki ay önce Captain Marvel’in solo macerasını da sinemalarda izledik. Fakat gelen yorum ve puanlara baktığımızda; “Avengers: Endgame” öncesi son durak olan “Captain Marvel” sinema severleri çok da memnun etmedi. Dilerseniz gelin önce, seyircinin Captain Marvel’a neden düşük not verdiğini bir örnekle açıklayalım. Mesela Hollywood’un önemli isimlerinden J.J. Abrams’ı sıradan seyirci gözünde zeki bir “yaratıcı yapımcı” olarak kodlayan özellikler, işin içindeki drama bilen insanlar için etik bir problemden ibarettir. J.J. Abrams; filmlerinin ilk yarısında ya da dizilerinin bölüm veya sezon finallerinde gizem dozunu öyle yükseltir, olayları öyle karıştırır, olmadık kişileri öyle bir öldürür ki, “offf şimdi ne olacak?” dedirterek seyirciyi müthiş biçimde etkiler. Ama sonra bütün bu “ne olacak şimdi”leri bir yere bağlayamazsanız ki J.J. Abrams genelde pek bağlayamaz, işte o zaman bu ticari bir aldatmacadan başka şey değildir ve aslen etik açıdan ahlaklı bir durum da değildir. Yani bu “senaryoda zeka” değil “senaryoda dolandırıcılıktır” Lost’un ilk bölümlerinde ormanın içinde dehşet veren vahşi bir hayvan sesi duyduğumuzda, adada dinozorlar ya da dünya dışı varlıklar olduğunu düşünerek heyecanlanmış ve “kim bilir bu konuda neler göreceğiz” demiştik. Ama sonra o sesin kaynağının ne olduğu seyirciye açıklanmadı bile. Sadece merak tetikleyici bir unsur olarak havada asılı kaldı. Zeka; karmaşık hale getirdiğin her şeyi bir yere bağlayabilme yeteneğidir. İşleri karıştır karıştırır sonra da tutarlı, tatmin edici bir sonuca bağlayamazsanız seyirci fanatik değilse ve kafası çalışıyorsa “ne yani, bu muymuş” der. Avengers’ın son filminde her iki kişiden bir kişinin ölmesiyle seyircide tam da böyle bir “ohaaa ne olacak şimdi” merakı oluştu. Arzu edilen de zaten buydu. Filmin finalinde Captain Marvel’a gönderilen çağrı da, “Captain Marvel nasıl bir abladır ki en güçlülerin bile yenemediği adamı gelip yenecek” sorusunu sordurdu. (Çizgi Romanları bilmeyen seyirci profilinden söz ediyoruz) Ve önümüze konulan filmdeki “Captain Marvel” tam da söz ettiğim yetersizlikten dolayı bu beklentiyi karşılayamadı. Eğlenceli bir örnek daha vererek konuyu pekiştireyim: 1980lerde “Dynasty / Hanedan” dizisi, Dallas’ın karşısında aynı gün aynı saat rating çalmak için planlanan bir diziydi. Ancak hiçbir zaman Dallas’ı sollayıp birincilik tahtına oturamadı. Ta ki ilerleyen sezonlarda gerçekleştirilen bir sezon finaline kadar. O sezon finali tarihe geçti. Kaç sezondur dizide rol alan oyuncuların artık çok para istemesi ve bitmek bilmeyen kaprisleri Yaratıcı Yapımcı Ester Shapiro’yu iyice köşeye sıkıştırmıştı. İmdadına, senarist kocası Richard Shapiro yetişti. Senarist Richard, kilisedeki düğünde herkesi makineli tüfekle tarayacak ve sonra ekranı siyaha düşürerek sezon finali yapacaktı. Seyirci yaz tatili boyunca kimin ölüp kimin hayatta kaldığıyla ilgili büyük bir meraka düşerek gelecek sezonu bekleyecek, yapımcı da bu arada sözleşmesini beğenmediği karakteri öldürüp, beğendiği karakteri yaşatmaya devam etme kararını vermek için 3 aylık sezon tatili süresini kazanacaktı. Bu absürd fikirli sezon finali bölümü Dynasty’nin Dallas’ı bile geçerek en çok seyredilen bölümü oldu... Çekimler esnasında diziden kovulmak istemeyen yıldız oyuncular üzerlerine çok fazla kan bulaştıran ekip çalışanlarını “beni öldürmek mi istiyorsun sen” diye fırçaladılar ve bu utanç verici komik hatıralar sektörde yıllarca gülünerek anlatıldı. Bu formül öyle tutuldu ki bizim yerli dizilerin sezon finalleri bile düğünde toplu katliam sahneleriyle bitti. Eminim örnekleri hatırlarsınız. Üstelik dizilerde ölen karakterlerin absürd nedenlerle geri dönmesi, aslında ölmemiş gibi gösterilmesi de çok meşhurdur. Gerçek hayatta böyle bir şeye inanmayanlar elbette buna da inanmaz ve diziyle ya da o film serisiyle ilişkilerini keserler. Ama karakterlere fanatizm noktasında bağlı seyirci, tıpkı gerçek hayatta sevdiğinizi birinin ölümden geri dönüşüne nasıl seviniyorsa hayal dünyasında da sevinmeye, nasıl olduğunu sormamaya, “geri geldin ya önemli olan bu” diyerek mantığı bir tarafa bırakmayı seçerler. İşte “Avengers Infinity War”ın da senaryosunda dönüp dolaşıp baş vurduğu bu “ölenler ve kalanlar” formülü henüz çok çaylak yeni seyircileri yeni ve havalı bir şeymiş gibi tavlayarak en çok izlenen Marvel filmini bizlere armağan etti. Ama riskiyle birlikte tabi. Çünkü yaratıcılar, “Avengers Endgame”de işin sonunu tüm sorulara tatmin edici cevaplarla bağlayamazlarsa seriye tatminsiz bir veda etme olasılığımız da çok yüksek. Neyse ki ilk 24 saatte gelen yorumlar Marvel’ın ihtişamlı bir çağı kapatan bu son filmde bu işin üstesinden ustalıkla geldiğini ve Captain Marvel’daki tatminsizliği çoktan unutturduğunu söylüyor. Elbette bu son filmi beğenmeyenler de olacaktır ve bu tartışmalar uzun süre devam edecektir. Kimilerinin “alt tarafı bir film işte” deyip geçtiği ama diğer yandan sosyal bir olaya dönüşen filmler, o dünyanın hayranı seyirciler için ölüm kalım meselesi olabiliyor. Sinemanın etki altına alan, güçlü sihirli ve güzel yanı da bu. Dünkü “Marka Yönetiminde Marvel Ol” başlıklı yazımda da belirttiğim gibi bu serüveni bize yaşatan tüm Marvel ekibine teşekkürler. Konuyla İlgili Bir Önceki Yazı “Marka Yönetiminde Marvel Ol” için TIKLAYINIZ

twitter takip