Oğuz Atay'ın günlüğünü evinden kim aldı?

O%C4%9Fuz+Atay%E2%80%99%C4%B1n+g%C3%BCnl%C3%BC%C4%9F%C3%BCn%C3%BC+evinden+kim+ald%C4%B1?
ABONE OL

T24 yazarı Ayça Atikoğlu, bugün Oğuz Atay'ın 'kayıp günlüğü' hakkında dikkat çeken bir yazı kaleme aldı.

Edebiyatımızın en önemli isimleri arasında yer alan Oğuz Atay, şimdilerde 'kayıp günlüğü' nedeni ile gündemde yer alıyor. 

Yazar Sefa Kaplan'ın kitabının ardından tartışılan konuya, T24 yazarı Ayça Atikoğlu da değindi.

İşte, Atikoğlu'nun o yazısı:

"İşte 'Oğuz Atay'ın kayıp günlüğü' olayının aslı

Geçtiğimiz aylar boyunca bir Oğuz Atay bereketi yaşadık.

Sefa Kaplan, Atay ile ilgili ikinci araştırma kitabını (Oğuz Atay Sözlüğü-Holden Yayınları) çıkardı. Yıldız Ecevit'in "Ben Buradayım: Oğuz Atay'ın Biyografik ve Kurmaca Dünyası'' ise İletişim Yayınları tarafından 9. baskısını yaptı. Hürriyet'ten İhsan Yılmaz, Sefa'nın kitabından bir bölümü alıntılayarak Oğuz Atay'ın kayıp güncesini kimlerin ele geçirdiğinin hâlâ muammasını koruduğunu gündeme getirdi.

Ertuğrul Özkök, İhsan'dan yaptığı alıntıya polisiye kurgu örerek bu konuda iki yazı yazdı. İlkindeki iddiaları ikincisinde düzeltti. (Bu sefer de yanlış fotoğraf koydu ama olur o kadar...) Tahminleri yanlış çıktı. Atay'ın yakın arkadaşı olan Bülent Korman ile de görüştü ama sır çözülemedi. Bilenler de susmaya devam etti...

Buradaki bilenler ve susanlar aslında ağırlıklı olarak "Günlük"ün 1984 yılında ulaştırıldığı ve yayınlanmasını sağlayarak "Tutunamayanlar"ı Türk okuru ile "Gerçekten" buluşturan Enis Batur ve Ömer Madra. Gerçekten diyorum çünkü Oğuz Atay ve "Tutunamayanlar" 70'li yıllar boyunca edebiyat çevreleri tarafından taammüden görülmez kılınmak istenmişti.

1970'lerde lisedeydim ve Atay'ı tamamen tesadüf eseri, romanın adını beğendiğim için keşfetmiştim. Zamansız ölümü de hatırladığım kadarı ile Cumhuriyet gazetesi dışında hak ettiği ölçüde verilmemişti. İçimi burkmuştu, gözlerimi doldurmuştu bu vefasızlık...

İlk baskısı 1972'de Sinan Yayınları tarafından yapılan roman, 1987'de İletişim Yayınları tarafından basılınca bir grup okur olayından çıkıp kitle ile buluştu. Oğuz Atay, okurunun ötesinde, kitlesi olan bir yazar olarak ölümsüzleşti. Bir kitap birçok insanın hayatını değiştirdi...

Kayıp "Günlük"ün esrarına dönersek...

Günlük'ü görenler vardı. Bülent Korman arkadaşının ölümünden bir hafta sonra, Atay'ın Yeniköy'deki evine edebi mirasına göz kulak olmayı da düşünerek gider. Günlük'ü masanın üzerinde şöyle bir görür, kahverengi kaplı bir defter... Bir daha gittiğinde ise göremez.

Oğuz Atay öldüğünde Pakize Kutlu (Barışta olacaktır daha sonraları) ile evlidir. Yani, edebi ürünler O'nun elinde, evinde kalmıştır.

"Günlük" olduğu bilinmeyen o kahverengi kaplı defteri uzun süre kimse görmez. Atay ile ilgili kapsamlı araştırmalar yapan Yıldız Ecevit de ''Günlük"ün sırrını çözememiş ve "Polisiye olaylara yakışacak gizli bir hikâye" ile yayınlandığını yazmıştı.

Enis Batur ile Ömer Madra'nın günlüğü yayınlama işi ise "Oğuz Atay'ı kuyudan çıkarma operasyonu" olarak kabul ediliyordu. Enis ve Ömer ise kitabın ellerine nasıl geçtiğini şöyle anlatmışlardı: "Sorunları daha derin incelemeyi seven birilerince şaşırtıcı rastlantılarla örülü uzunca bir serüven sonucu bulundu..."

Bülent Korman suskunluğunu "Anlatılanlar gerçeği yansıtmıyor. Susuyorum çünkü konuyla ilişkili birileri için mahcubiyet verici bir takım yakışıksız durumlar var. O ayrıntılarla ilgili konuşmam sanırım Oğuz'u mutlu etmez" diye açıklamıştı. "Yaşarken düpedüz görmezden gelinmiş birinin kitapları yeniden basılırken hâlâ kimsesiz biri muamelesi görmesi benim dayanabileceğim bir şey değil" diye de belirtmeden edememişti.

Oğuz Atay'ın ölümünün üzerinden 44, güncesinin Milliyet'te yayınlanmasının üzerinden 36 yıl geçti. Türkiye'nin Dostoyevski'si olarak tanımlanan yazarın "Tutunamayanlar"ı kitleler üzerindeki etkisini hâlâ koruyor.

Peki, 1977'de kaybolan günce 1984'te Milliyet'te nasıl dizi oldu? Bu iyi niyetli Arsen Lüpenler Kim?

Şimdilerde üst üste yazılar yazılınca bunların çoğu da gerçeğin çok uzağında olunca eleştiriler de geldi tabii. Örneğin, Muhsin Kızılkaya "Upper Cihangir dedektifliği" ile ilgili olarak "Oğuz Atay'ın Cihangir ile ne alakası var?" diye sordu haklı olarak ve kapsamlı bir yazı yazdı. "Sayın Hırsız"a, Ömer ve Enis'e teşekkür etmeyi de ihmal etmeyerek...

Meraklıları bilir, Günlük 25 Nisan 1970'de başlıyor. Yani, "Tutunamayanlar"ı bitirdiğinde başlıyor yazmaya Atay. Beyin ameliyatı geçirdikten kısa bir süre sonra da bırakıyor.

"Tutunamayanlar"ın kahramanı Selim Işık da günlük tutardı malum. O yüzden, "Selim gibi günlük tutmaya başlayalım bakalım. Sonumuz hayırlı değil herhalde onun gibi" diye yazıyor.

Yani ölümünden 7 sene evvel Selim Işık'ın kaderini çağırıyor Atay. (Şimdilerde buna düşünce ile oldurma deniliyor) Keza, ölümünü de Selim üzerinden kurguluyor. Aynı kimseler onu görmesin diye Selim'in banyoya girip kapıyı kilitlemesi gibi... O da 17 Aralık 1977'de arkadaşı Altay Gündüz'ün evinde banyoya girip kapıyı kilitliyor. Kapı kırılıp içeri girildiğinde ölmüştür...

Defter'i aslında tek aşkı Sevin Seydi'nin yerine koyuyor Atay. "Artık Sevin olmadığına göre ve başka kimseyle konuşmak istemediğime göre bu defter kaydetsin beni. Dert ortağım olsun. Kimseye söylemeden, içimde kaldı, kayboldu demediğim düşüncelerin, duyguların aynası olsun. Kimse dinlemiyorsa beni- ya da istediğim gibi dinlemiyorsa- günlük tutmaktan başka çare kalmıyor. Canım insanlar! Sonunda bana bunu da yaptırdınız" diye yazıyor.

Atay'ın Tutunamayanlar'ı ve Tehlikeli Oyunlar'ı ithaf ettiği, günlükte ismi sıklıkla geçen Sevin, yazarın kitaplarının ilk baskılarındaki kapak düzenlerini de yapmıştır. Atay, büyük romanını yazarken o da bir taraftan İngilizce'ye çevirmiştir. Aynı zamanda ressamdır.

Halit Refiğ'e göre yazarı en çok etkileyen, bilgilendiren kişidir Sevin Seydi. Atay onun için o kadar derin cümleler kurar ki, birçok kadının Sevin olası gelir...

Oğuz Atay'ın en yakın arkadaşının eşidir Sevin. Boşandıktan sonra Tutunamayanlar 'da izlerini bulabileceğiniz büyük bir aşk yaşarlar. Ne var ki, birkaç yıl sonra Sevin yazarı terk ederek Londra'ya yerleşir. En yakın dostu olmaya devam ederek... Nitekim, Atay Londra'da tedavi görürken Sevin yine en yakınındadır."

Yazının tamamını okumak için TIKLAYIN...

twitter takip