Nedim Gürsel: Gereksiz yere Batı düşmanlığı oluyor

Nedim+G%C3%BCrsel:+Gereksiz+yere+Bat%C4%B1+d%C3%BC%C5%9Fmanl%C4%B1%C4%9F%C4%B1+oluyor
ABONE OL
Yazar Nedim Gürsel, Doğan Kitap'tan çıkan yeni kitabı "Mehdi'yi Beklerken & İran'a Yolculuk"u Sözcü gazetesinden Sercan Meriç'e anlattı... İşte, o röportaj: "Sizin İran’a ilginiz ne zaman başladı? ‘Mehdi’yi Beklerken’i yazmadan önce İran’a gitmiş miydiniz? Ben birçok ülke gezdim, Atlas dergisiyle işbirliği yaparken, dergi bir fotoğrafçı eşliğinde beni yılda 4-5 kez istediğim ülkeye gönderiyordu. O vesileyle biraz dünyayı dolaştığımı söyleyebilirim. Nasıl olduysa İran’ı atlamışım, es geçmişim. Oysa komşumuz olmasının dışında İran, hem tarihsel açıdan hem de kültürel açıdan derinliği olan bir ülke aynı zamanda çok da etkileyici bir coğrafyası var. Tabii kitabımda da söz ettiğim gibi Sadık Hidayet’in Kör Baykuş’unu okuduğumda epey etkilenmiştim. İran’a ilgi duymama yol açan Kör Baykuş oldu diyebilirim. Daha sonra Paris’te İranlı dostlar edindim ve üniversitede doktora öğrencisiyken 1970’li yıların sonuna doğru, İranlı arkadaşlarım oldu. İran İslam Devrimi sürecinde, değişimi Paris’ten mi takip ettiniz? Humeyni, o zaman Paris’te sürgün olarak yaşıyordu. Doğrudan olmasa bile dolaylı olarak İslam İslam Devrimi’ni Paris’ten izlediğimi söyleyebilirim. İranlılar buna “inkılap” diyorlar. Bir de çocukluğumdan gelen de bir imge, ondan da söz ettim. Karagöz’de bir İranlı Acem tipi vardır. Halı tüccarıdır, Türkçeyi Farsça şivesiyle konuşan bir figürdür, onu da hatırlıyorum tabi. İRAN’DA SANSÜR KURULUNUN BAŞINDAKİ KÖR MOLLA İran’ın son 40 yıllık politik dönüşümüyle, Türkiye’nin son 20 yıllık politik dönüşümü arasında benzer noktalara değiniyorsunuz kitabınızda. Bunun da etkisi oldu mu İran’a giderken? Elbette oldu. İran biliyorsunuz teokratik bir devlet ve vatandaşlarının yaşama tarzıyla aşırı ölçüde ilgili. Ayrıca yazarların da baskı gördüğü bir ülke. Ben de kendi ülkemde roman yazdığım için 3 kez yargıç karşısına çıkmış bir yazar olarak İran’da olan bitenlere tepkisiz kalamazdım, yakından görmek istedim. Kitapta da bahsettim, Tahran’da İranlı çağdaş yazarlarla tanıştım. Orada sansür var, her kitap yayınlabilmek için mutlaka sansür kurulundan geçmek zorunda. Zaten Kültür Bakanlığı’nın bir başka tanımı da İslami Yönlendirme Bakanlığı. Bu bile size İran’daki sansür üzerine bir fikir verebilir. Kitapta sinema sansür kurulunun başında kör bir mollanın olduğundan bahsediyorsunuz… Ben onu şaka zannettim. Ben de onu soracaktım şaka mı gerçek mi? Şöyle, Shahriar Mandanipour diye bir romancı var, Amerika’ya göç etmek zorunda kalmış. Onun bir aşk romanını Fransızca aslından okudum. O romanını kahramanlarından biri olduğunu düşündüm kör mollanın. Çünkü o romanda İran televizyonunda sansürden sorumlu kör bir molla var. Biraz araştırınca bunun yazarın yarattığı bir roman karakteri olmadığını, gerçekten böyle biri olduğunu görünce çok şaşırdım. Öylesine iyi bir ekip kurmuş ki bu zat o ekipteki kişiler ayrıntılarıyla anlatıyorlarmış filmleri, o da “Şurasını kesin, burasını kesmeyin” diye onlara direktifler veriyormuş. Bir başka anektod da Azeri kökenli yazar Ahmed Pouri ile konuşma imkanım oldu Tahran’da. O Orhan Veli, Nazım Hikmet gibi şairleri Farsçaya çeviren bir yazar. “Son romanım sansürden çıktı, çok mutluyum, yayımlandı ama bir cümleyi çıkardılar” dedi. “Neydi o cümle” diye sordum. Cümle şu; “Genç adam hafifçe eğildi ve kadını yanaklarından öptü”. “Bu kadar da olmaz” dedim, “Ama romanda evli değiller” diye cevap verdi. Evli olmayan bir çiftin öpüşmesi yasak İran’da. Böyle bir toplum. Ben onun için kitabımda “Devlet vatandaşının ne yediğine, ne içtiğine, ne giydiğine karışmamalı. Ona hizmet götürmeli” diyorum. Konu ifade ve düşünce özgürlüğünden açılmışken bunu da belirtme gereğini duyuyorum; klasik şairlerini onurlandıran bir ülke İran. Firdevsi’nin mezarı bir anıt kabir! Herkesin dilinde Hafız var… Feriddun Attar, sufizmin ilk şairlerinden… Ömer Hayyam bile şarabı övmesine, inancı sorgulamasına karşın rejim tarafından onurlandırılan bir şair konumunda. Böyle bir ülkede genç şairler içeride ya da üzerlerinde bir baskı var. Bu Şah döneminde de böyleymiş. Mesela Ahmed Şamlu 16 diye bir şairleri var, komünist olduğu için Şah döneminde de çok sansüre uğramış." Röportajın tamamını okumak için TIKLAYIN...
twitter takip