Babamın Cinayet Defteri Türk basınını buluşturuyor

Babam%C4%B1n+Cinayet+Defteri+T%C3%BCrk+bas%C4%B1n%C4%B1n%C4%B1+bulu%C5%9Fturuyor
ABONE OL

Erdinç Akkoyunlu’nun ilk romanı Babamın Cinayet Defteri, Notos Kitap etiketiyle 6 Eylül’de raflardaki yerini aldı. Roman, Türk basını için birçok sürprizi barındırırken Özkök, Cemal ve Mumcu gibi isimler ilk kez bir metinde buluştu.

Gazeteci Erdinç Akkoyunlu’nun ilk romanı Babamın Cinayet Defteri, Notos Kitap etiketiyle 6 Eylül’de raflardaki yerini aldı. 1992 yılında geçen roman, Türk basın tarihini de yakından ilgilendiriyor. Dönemin Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök ile Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hasan Cemal, roman kahramanı gazeteci Altan Metin’in ile birlikte romanda yer alıyor. Akkoyunlu’nun romanındaki Türk basın tarihi sürprizi bu kadar da değil. Bir siyasal polisiye olan metin, Uğur Mumcu suikastına uzanan yapısıyla dikkat çekiyor. Türk edebiyat tarihinde ilk kez basının bu denli kapsamlı yer aldığı metin, edebiyat eleştirmenlerince Orhan Pamuk’un Kara Kitap’ına yaptığı göndermeleriyle dikkat çekecek şeklinde değerlendiriliyor.

Hürriyet ve Cumhuriyet var

Babamın Cinayet Defteri, gazetelerdeki cinayet haberlerinin git gide uğradığı değişim ve toplumdaki cinayet algısını ele alan psikolojik polisiye türünde.  1950-1980 yılları arasında Cumhuriyet Gazetesi’nin polis muhabiri Baretta Gölgesiz Kemal Metin’in haberlere sığdıramadığı ayrıntılarla tuttuğu cinayet defterindeki olaylara dayanan roman, babasının 12 Eylül darbesinden hemen sonra faili cinayete kurban gitmesinin ardında, yine her biri ayrı bir silah markası lakabına sahip bir grup gazete polis muhabirinin olduğunu düşünen ve babasının yerine önce Cumhuriyet’te sonra da Hürriyet’te çalışan gazeteci Altan Metin’in maceralarını konu alıyor.

17’nci yüz yılda Sultanahmet Camii’den 70’lerin ambargo günlerine

Romanda, 17’nci yüzyılda Sultanahmet Camii’nin yapımı sırasında işlenen esrarengiz bir cinayetten, Kıbrıs ambargosu günlerinde İstanbul’da firar eden bir aslana kadar birbirinden çarpıcı hikayeler yer alıyor.

Romanla ilgili Medyakoridoru’na konuşan Erdinç Akkoyunlu şunları söyledi:

“15 yıldır dergiler ve internette edebiyat eleştirileri yazıyorum. Bunu romanım yayınlanmadığı için mecburen yapmıştım. Orhan Pamuk ile yaz başındaki konuşmamızda, kendisinin de romanı yayınlanmadığı dönemde aynı yöntemi izlediğini söyledi. Şimdi okurun karşısına çok katmanlı, Z kuşağının çok merak ettiği ve hiç bilmediği bir dönemle çıkmak heyecan verici. 1992 yılı Türkiye’nin değişiminin yaşandığı dönemdi. PKK ile TSK arasında çok sert çatışmalar, Bosna’da Sırpların Boşnak’lara yönelik soykırımı, Almanya’da Neonazi’lerin Türklerin evlerini kundaklaması, Türkiye’de Refah Partisi’nin oylarını artırmasının şaşkınlığı… Tam bir kaos dönemiydi. 2002-2005 yılları arasında Türkçeye geçiş tarihinden itibaren yayınlanan gazeteleri okuyup, bu olay örgüsünü ve karakterleri çalıştım. 5 yılda romanı yazdım, 12 yıl yayınlanmasını bekledim. Roman sadece Ertuğrul Özkök, Hasan Cemal, Uğur Mumcu ve sürpriz olacak ama Yaşar Kemal gibi isimlerle bir şöhretler karması değil. Okurun uzun zamandır aradığı, bana da ‘Ne zaman çıkacak’ diye sorduğu nitelikli olma iddiasındaki bir roman. Hem Türk edebiyatının geçmişine vurgular var, hem çağdaş bir metin, hem de basın tarihimize yapılmamış bir şekilde yer veriyor.”

Erdinç Akkoyunlu kimdir?

1983’te İstanbul’da doğdu. 2006’da Ankara Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi’ni bitirdi. 2004 yılından itibaren Sabah, Milliyet, Akşam ve Star gazetelerinde gazetecilik yaptı. 2020’den beri bağımsız gazeteci olarak yaşamını sürdürüyor. Ulusal ve uluslararası yayınlarda Akkoyunlu’nun geliştirdiği “sadeliğin ihtişamı”, “metin İklimi”, “öğretici yazar” terimleri ona atıf yapılarak kullanıldı. 2009-2020 yılları arasında Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Basın Kartı taşıdı, ayrıca Türkiye Gazeteciler Cemiyeti üyesi.

twitter takip