Ümit Alan: Clubhouse, gazetecilik ve medya açısından beklentilerin altında

ABONE OL

Yazar ve iletişimci Ümit Alan, sesli sohbet odalarının gazeteciliğe olan etkilerini ve bu platformların geleceğini Medyakoridoru'nun YouTube kanalında Oğuz Bakır'a anlattı.

Oğuz Bakır - Serbest Gazeteci

[email protected]

 

Nisan 2020’de yayınlanan Clubhouse, Şubat 2021’de de Boğaziçi Üniversitesi’nde yaşanan olaylar ile beraber Türkiye’de de yayılarak kullanılmaya başlanmıştı. Bununla beraber yine 2021’in ilk çeyreğine gelmeden diğer sosyal medya platformları da sesli sohbet odaları çalışmalarını yayınladı. Biz de BirGün Gazetesi yazarı ve Yeni Medya 451 podcastinin sunucularından Ümit Alan ile beraber bu sesli sohbet odalarına, kullanıcıların ve kullanıcılara, yeni medyaya ve gazeteciliğe etkisini konuştuk.

 

Alan, bu tür sesli yayıncılığın yazılı yayıncılık ile karşılaştırılmasına ilişkin “Konu bir derdi anlatmak ise yazı daha avantajlıdır. Sesin duygusu var ama kurgulamak çok zor. Ben hâlâ ‘söz uçar yazı kalır’ tarafındayım. Çünkü yazının okuyucu için daha kolay olduğunu düşünüyorum.” dedi. 

 

“CLUHBOUSE GAZETECİLİK VE MEDYA AÇISINDAN BEKLENTİLERİN ALTINDA”

 

En genel haliyle, Clubhouse ile başlanan sesli sohbet odalarının yeni medya açısından önemi sizce nedir?

 

Sesin yükselişi Clubhouse'dan bağımsız bir şekilde kulaklık ve hoparlör satışlarından  ve ciddi ivme kazanmasından bile görünüyordu. O yüzden sesin bir önemi var, çünkü özellikle pandemi sonrasındaki iş hayatının tamamen görüntülü toplantılara dönüşmesi insanlarda bir ekran yorgunluğu başlattı.Özellikle beyaz yakalılar için... Ki zaten Clubhouse'un en büyük alıcısı ve dinleyici beyaz yakalılar. O yüzden ses doğru bir kayış vardı. Ancak, Clubhouse büyük beklentilerle çok güçlü başlamasına rağmen bir anda eskisi kadar önemli olmamaya başladı. Çünkü mecranın kendi influencerlarını yaratma süreci gecikti ya da devam etmiyor.

 

Giriyorsunuz bir sohbet odasına, hazırlıksız konuşmalar, bağlamsız bir konu, herkes kendi bildirisini atıp kenara çekiliyor... Ben de bir iki tane Clubhouse odasına katıldım ve o odalarda kendi konuşmamı dahi hiç beğenmedim. Çünkü süreç çok hazırlıksız başladığı için genellikle ciddi bir şekilde beklentileri karşılayamadı. Bu da halledilebilir bir sorun mu bilmiyorum. Clubhouse'un bazı düzenlemeler yapması lazım bu konuda. Belki ikinci bir şansa daha sahip olur ama şu anda bence gazetecilik ve yeni medya açısından da beklentilerin altında ilerliyor.

 

“SESLİ SOHBET ODALARINDAKİ KONUŞMALARI HABERLEŞTİRMEK NE KADAR ETİK?”

 

Farklı araçlar ile kayıt alınabiliyor ama Clubhouse ve diğer sesli sohbet odalarında spesifik olarak içerisinde kayıt alınamama gibi bir durum var. Sizce bu gazetecilik için eksi bir durum mu? Zira o uygulamaların içerisinde bir sohbetten haber çıkarma durumu olabiliyor.

 

Gazetecilik açısından bir kaydın olmaması eksi bir durum. Kaydı ancak yasal olmayan yollarla almak zorundasınız yada içeridekiler "ben bunu kaydediyorum" diye izin alacaksınız. Ama o durumda da bir boşluk var. O yüzden bence gazetecilik açısından durum tartışmalı. Çünkü insanlar orada konuştuklarından sonra kayıt alınmasını kabul etmeyebilirler. Sizin kaydetmenize izin vermeyebilirler ve izinsiz kayıtları kullanmanız tartışmalı hale gelir. Bu da gazetecilik açısından bir problem çıkartır.

 

Bence gazetecilik mecrasından ziyade buraları insanların belirli konularda ve durumlarda tartışıkları ya da sohbet ettikleri bir ortam olarak görmek lazım. Ama onun da geleceğini çok göremiyorum. Çünkü mesela bir podcast hazırlarken ciddi bir hazırlık yapıyorsunuz ve kayıt orada duruyor. O kaydın bir bağlayıcılığı var sizin için. Ben herhangi bir platforma bir podcasti koyduğumda artık o benim hazırladığım benim ağzımdan çıkan bir durum. Ama buradaki içeriğin bağlayıcılık durumu, yasal durumu nedir? Bunlar üzerine hem gazeteciliğin hem dünyanın daha çok yol alınması lazım. Çünkü, ne kadar etik olacak buradaki konuşmayı aktarmak? İçerideki herkesten izin alabilecek misiniz? Çünkü içerideki herkes bunun haber yapılmasına izin vermeyebilir. Ama basın toplantısı gibi şeylerde ya da kamuoyu için önemli bir kişi gelip gazetecilerle oda kurup konuşabilir. Ama bunu her yerden yapabilirsiniz. O zaman Clubhouse'un ne avantajı olacak? Clubhouse'un bu durumu  bana biraz tıkandı ve buradan ileriye zor gidecekmiş gibi geliyor.

 

“ODAYA İLK GİRDİĞİNİZ ANDA İLGİNİZİ ÇEKMESİ GEREKİYOR”

 

Az önceki sözlerinizi biraz daha açacak olursak, sizce insanlar görüntüden yada ekrandan sıkıldığı için mi sesli içeriklere yöneldi?

 

Evet. Çünkü bir çok prestijli üniversitelerde araştırmala var bununla ilgili. Clubhouse'un şöyle bir avantajı var; mesela ben yürüyerek telefonla konuşmayı seven bir insanım. Ama kamera olduğu için ekranın önünde oturmanız gerekiyor. Bunlar da insanlarda ciddi bir yorgunluk yarattı. Bu yorgunluk da sesli içeriklerin önünü ilk anda açtı. Çünkü pandemi ilk başladığında podcast gerilemişti. Çünkü insanlar büyük oradan podcasti işe gidip gelirken, araçlarında hiçbir şey yapamazken dinliyorlardı. O zaman "Podcast sektörü nereye gidecek?" diye bir durdu. Ama ondan sonra pandemi üzerine bir katman daha koydu. Bir ekran yorgunluğu katlanınca insanlar yeniden podcaste döndü ve şu anda podcast dinleme rakamları yeniden toparlandı. Çünkü evin içerisinde sürekli kameraya bakan yorgun insanlar ses doğru yöneliyorlar. Bu da Clubhouse'a belirli bir yere kadar genişleme yaratacaktır ama bu dünya yani pandemi bittiğinde yeniden normalleştiğimizde Clubhouse'un o kadar abartıldığı ve ilk beklentiler kadar olmadığı anlaşılacak diye düşünüyorum. Ama tamamen de yok olmayacaktır. Nasıl televizyonun ve internetin icadına rağmen radyo halen devam ediyorsa, sesli sosyal medya da var olmaya devam edecek. Ama, yolculuğunu "işi geleceği burada" diyerek değil de kendine göre bir yer alacak ve o yerin içerisinde kalacak. Ama özellikle içeri girince Clubhouse'un bazı sorunları olduğunu görüyoruz. Bir odaya girmek istiyorsunuz ama o odada görünmek istemiyorsunuz. Ben mesela bir Clubhouse odasında dinlemek isterim ama bir anda bütün takipçilerin o odaya girdiğimi ve o odada dinleyici olduğumu görüyor. BunU halledemediler henüz. Bir gizlilik özelliği getirmesi lazım. Bir de ortada bir timeline olmadığı için, sosyal medya platformlarının en büyük derdi insanların ilk saniye dikkatini çekmesi gerekiyor. Twitter'da mesela, kaydırırken birçok şey ilginizi çekecek şey görüyorsunuz. Instagram'da da fotoğraflar akıyor. Clubhouse'da sadece bir oda isimleri ve odalardaki insanlar gibi şeylerin bilgisi var. Yani oraya ilk girdiğim anda ilgimi çekerse çeker, çekmezse hop gittim. Diğer sosyal medya platformlarından geride kaldığı bir durum oldu bu da…

 

“CLUBHOUSE’UN CANLI OLMAK GİBİ BİR DEZAVANTAJI VAR”

 

Bununla bağlantılı olarak şunu konuşabiliriz; Şuanda siz de diğer kullanıcılar da girip baktığında hem aktif olan hem de takvime kayıtlı yüzlerce program görebilirsiniz. Bu sizce ekstra bir yorgunluk ve yoğunluğa neden olmaz mı? Diğer yandan insanlar bu oda seçimini nasıl yapabilecek?

 

Mesela bir makalede okumuştum; Clubhouse odalarına girdiğinizde bağlamını yakalamanız çok zor. Ya en başından yakalayacaksınız ki bu dünyanın koşuşturmacasında çok zor. Makalede Discord ile karşılaştırmışlardı. Discord ise genelde gamerların kullandığı bir platform. Onun avantajı oyunların hep bir bağlamı olması. Siz sonradan da girseniz bir şekilde o bağlama girebiliyorsunuz. Clubhouse'da ise mesela bir odaya girdiğinizde başlamasından 20 dakika olmuş, bir şey soracaksınız. "Acaba bu daha öne soruldu mu ya da anlatıldı mı?" diye soramazsınız. Konuşmaya girecekseniz, bir tekrar olup olmayacağını ad bilemezsiniz. Bağlamı yakalamak çok zor. Ya başta yakalayacaksınız, o da artık öyle bir dünya yok. Kimse çok önemli bir şey olmadığı sürece o konuşmaya denk gelemez. 

 

Odalarından seçiminde o bağlamı yakalamak çok güç olduğu için sonradan dahil olamıyorsunuz. Burada bir dezavantaj var. Twitter'da zaten bağlam belli.Yanda bir trend topic olayını görüyorsunuz diğer yandan da akış devam ediyor. 

 

Bir de bir sohbeti çok önemli de olsa insanlar podcastten dinlemeyi daha çok tercih eder gibi geliyor. Çünkü birisi konuşuyorsa, evin içinde bir şeyler yapıyorum, dikkatim dağılıyor, orada durduruyorum, geri alıyorum, ileri alıyorum gibi şeyler yapabiliyorum. Ama Clubhouse'un bu dezavantajı var. Bir de benim gördüğüm örneklerde herkes kendi sunumunu yapıp çıkıyordu. Akışkan sohbetler göremedim. O ona bir şey söyledi, diğeri cevap verdi, diğeri de ona itiraz etti gibi değil. Herkesin söyleyeceği bir şey var ve ayrı ayrı onu söylüyor. Bu da bir daha Clubhouse'a girmemeye neden oluyor. Çünkü konu öyle bir yere geliyor ki, o konuda ne konuşacağımı bilmiyorum. Akıcı konuşmak yazmaktan çok daha zordur. Mesela biz podcast kaydı yaparken defalarca duruyoruz, kurguda bazı yerleri çıkıyoruz. Ama Clubouse'un bir de canlı olmak gibi dezavantajı var. O düzenlemeleri yapamıyorsunuz ve bir tek ses var. Bütün aktör ses olunca ve o ses de saçmalamaya başlayınca ya da dağınık konuşmaya başlayınca olay tamamen dağılıyor. Görüntü olsa jestler mimikler o konuşmayı destekleyip dikkat çekebilir. Ama tek aktör ses olduğunda, sesin anlattığı şeyin çok mükemmel olması lazım. Onu da maalesef her odada sağlayamıyorlar. Problem de burada çıkıyor.

 

“ANLIK DURUMLAR İÇİN PRATİK ÇÖZÜMLER SUNABİLİR”

 

Bir de çok yakın bir zamandan örnek verirsek; İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun Habertürk TV'de konuk olduğu program sonrasında İsmail Saymaz'ın olduğu bir yayında gazeteciler açısından olan duruma ilişkin konuşuldu. Bir diğer örnek de günün ya da haftanın özeti gibi haberlerin yayınlandığı ve yorumlandığı odalar da olabiliyor. Sizce kitlenin haber tüketimi ve "üretimi" bu sesli sohbet odalarıyla beraber artmış olabilir mi yoksa normal seviyesinde mi?

 

Bir miktar artmıştır bence. Özellikle İsmail Saymaz örneğindeki kullanım Cluhouseun kullanımına bir örnektir. Herkesin merak ettiği şeyi Twitter'da yazsanız yazamazsınız. Aynı şekilde şuan Türkiye'de belirli bir gündem olan Sedat Peker'in konuşmaları var. O konuşmaların sosyal medyada yarattığı bir algı var. O videoların hemen arkasından çok anlık olarak üzerine konuşulduğu ve yorumlandığı durumlar bence Clubhouse'un geleceği olabilir. Yani, bu tip anlık durumlarda çok pratik çözümler sunabilir. Bu yönde de kullanılmalı. Çok önceden planlayıp büyük beklentiler olmamalı. Bu şekilde insanların Clubhouse'a ilgisi artacaktır. Ama girip de Feng Shui konuşulan odaya girmektense onun hakkında olan milyonlarca podcastten dinlerim ya da bir sürü videodan izlerim. Daha uzman insanları dinlemektense o odalarda herhangi birisinin yorumunu merak etmiyorum. Canlı ya da anlık durumlar ancak ilgimi uyandırabilir. 

 

“SESLİ SOHBET ODALARINA ‘YENİ MEDYA MECRASI’ DEĞİL DİYEMEYİZ”

 

Bu odalarla beraber sosyal medya platformları sizce yeni medya mecrası haline gelmeye çalışıyor mu, yoksa halihazırda o yönde ilerliyor mu?

 

Bence yeni medya sosyal medyanın içerisinde olduğu için yeni medya mecrası haline geldiler. Clubhouse, sesli yeni medya, sosyal medya daha da ilerleyecektir. Yarın bir gün AR ile beraber yeni imkanlar, özellikle Facebook ve Google çok büyük yatırım yapıyorlar bu sektöre. Belki de sosyal medyanın geleceği bir Clubhouse odasında herkes kendi evinde otururken herkes aynı odanın içerisindeymiş gibi görüp bir araya gelerek oradan yeni bir içerik türüreyecek. Teknoloji buna da imkan verecek. Dolayısıyla, bunlara yeni medya mecrası değil diye bir yorum yapamayız. Artık yeni medyanın kendisi buraya gidiyor.

 

“HER YERDEN YAYIN YAPABİLECEK GÜCE SAHİBİZ”

 

Sizinle Aralık 2019'da yaptığımız bir röportajda "Podcastin abartıldığı kadar büyüyeceğini düşünmüyorum. Her şeye rağmen podcast için medyanın geleceği diye bir şey söyleyemeyiz" demiştiniz. Günümüzdeki duruma gelecek olursak, sesli sohbet odaları ile artan sesli yayıncılık için medyanın/gazeteciliğin geleceği diyebilir miyiz?

 

Podcast için abartıldığı kadar büyümeyeceği yorumum kendim de podcast yaptığım için çelişir hale geldi. O yorum bence geçerli değil. Çünkü, ben o süreçte ekran yorgunluğu konusunu fazla hesap etmemiştim. Çünkü video her zaman mobilizasyonun bir ileriki aşaması olarak görüldü. Radyo vardı, sonra televizyon sonra internet ve video bir ilerisi gibiydi. Ama podcastin çok ciddi avantajları olduğu ortaya çıktı. Yine de geleceği diyemeyiz. Bütün olayın geleceği içerikte. Yani ana akım olan bir şey varsa o da nerede olursa olsun içeriktir. Bugün Sedat Peker o yayınları podcastten yapıyor olsaydı "podcast bu imkanı veriyor" diyecektik. Hayır, Sedat Peker bunları Youtube'dan yapıyor ve milyonlarca izleyiciye ulaşıyor. İsterseniz sesini alıp podcaste de çevirebilirsiniz. Ama ondan sonra "Youtube bu işin geleceği" dediğimiz anda Süleyman Soylu'nun katıldığı yayının izlenme rekorlarına bakınca ne olacak? O da geleneksel bir mecra olan televizyondan yayın yaptı. Dolayısıyla şuanda sadece şöyle bir durum var; içerik yeterince ilgi çekicisiyle ve ihtiyaca aynı anda cevap verebiliyorsa, izleyici ya da dinleyici onu her yerde bulabiliyor. "Bu işin geleceği, sestedir, görüntüdedir. Televizyon bitmiştir. Sosyal medya bu işin zirvesidir" gibi değil. Şu anda elinizde iyi bir malzeme varsa bunu sunabileceğiniz bir çok seçenek var. Siz onu nereden sunmayı tercih ederseniz ve o nerede karşılık bulabilirse onun yükselişinden bahsedebiliriz. Bu da biz tek bir yere götürüyor; her yerden yayın yapabilecek güce sahibiz. Yeter ki elimizde herkesin ilgisini çekebilecek ya da yeterince insanın ilgisini çekebilecek bir içerik formatımız olsun. 

 

“CANLI YAYINLARIN AVANTAJI DA VAR DEZAVANTAJI DA”

 

Birçok kişi için sesli sohbet odaları podcastin bir üst seviyesi olarak görülüyor. Sizce sesli sohbet odaları podcastin önüne geçmiş durumda mı yoksa podcast ayrı sohbet odaları ayrı mı?

 

Üstüne çıkmış olduğunu düşünmüyorum, ayrı ayrı şeyler. Televizyonda kurgu yayınlar mı daha iyi, canlı yayın mı daha iyi tartışmasını nasıl yapamıyorsak, ikisi birbirinden üstün diye ayıramayız. Ama podcastin sesli sohbet odalarına göre avantajı her zaman daha mükemmel hale getirmek için bir imkanı olması. Canlı yayınların avantajı var ama kurgulanan ve üzerine çalışma yapılan bir içerik bence her zaman daha değerli. Ham bir kayıt ya da sohbet odası kimi durumlarda öne çıkabilir ama büyük oranda podcasti daha şanslı buluyorum. Fakat ikisi birbirinden üstündür gibi bir şey söyleyemem. 

 

“KİTLENİZ İLE BAĞLAM KURMANIZ VE BUNU İLERLETMENİZ GEREKİYOR”

 

Asıl işinizin reklam yazarlığı olduğunu göz önünde bulundurursak, reklamcılığın sesli içeriklere bakışı nedir? Reklamcılığın da sesli içerikle kayması gibi bir durum var mı?

 

Bence reklamcılığın büyük krizi ses ya da görüntü fark etmez, ikna ile ilgili. Çünkü artık öyle yayınların arasında 30 saniyelik spotlar sokarak insanları etkileyemezsiniz. Artım reklam içeriğin kendisi haline geldi. İçerik reklamın kendisi haline geldi.

 

Red Bull uzaydan bir adam atıyorsa bu bir haberdir. Ama aynı zamanda bir Red Bull reklamıdır. Çünkü uzaydan bir insan atlıyor ve illa ki haber yapmak zorundasın. Kaç kere uzaydan bir insan atlar?

 

Aynı şekilde gazetecilik reklamcılığa öykünüyor, reklamcılık da gazeteciliğe öykünüyor. O yüzden sesli yeni medya da reklamcılığın geleceği gibi bir şey söyleyemeyiz. Fakat, çok iyi bir şey yapılırsa reklam da orada anlamını bulabilir. Ama bu işi Youtube'da da, podcastte de, bir Instagram sayfasında da farklı şekilde yapabilirsiniz. Reklamcılıkta da aynı televizyondaki ya da gazetecilikteki tartışma var. Tüketiciniz ile nasıl bağlam kuracaksınız? Markaların artık kişilikleri var, o kişilik etrafında iletişim yapıyorlar ve samimi olmaya çalışıyorlar. Çünkü eskisi gibi 30 saniye yayını kesip reklam vermek reklamcılık değil. Ya orada izleyiciyi kaçırısınız (binlerce seçenek var çünkü) ya da bomboş bir şey yapmış olursunuz. O yüzden artık reklamcıların bağlam yaratmaları gerekiyor. Markalarını bir yere odaklamaları gerekiyor. O markayı onunla hatırlıyor olmanız gerekiyor. Mesela Patagonya diye bir marka, "Eğer fazla ise bu ürünü alma. Çünkü sen dünyayı kirletiyorsun. Senin bir tane kıyafetin varsa benden alma, eskiyince alırsın" diyor. Bunu eski reklamcılık dünyasında söylemek imkansızdı. Ama tüketicisiyle öyle bir bağ kuruyor ki orada, ben de diyorum ki "Aa bak adamlar benden ürün alma diye reklam yapabiliyorlar." İşte bu bağlamı yakalamak lazım. Her markanın kendi hikayesini kurabileceği bir bağlam yakalaması lazım. Bu ister sesli medyada olabilir ister videoda olabilir ister podcastte, her yerde olabilir. Yeter ki o hikayeyi ve bağlama kurabilmeli. Ondan sonra o marka bütün mecralarda bağlamı devam ettirebilir. 

 

“HER YENİ ŞEY BİR DORUMA ULAŞACAK”

 

Önce podcast yayınları artış gösterdi şimdi de sesli sohbet odaları artış gösteriyor. Yeni medya açısından yarın ne olacağını düşünüyorsunuz?

 

O da bir doyuma ulaşacak, ondan sonra başka bir şey üzerine konuşmaya başlarız. Ama ses başından beri var. Zaten biz bir reklam yazarken şunu öğrendik; insanlar her zaman televizyon ekranına bakmazlar, zaman zaman elindki örgüye dalarlar ya da ayıkladıkları pirince. Bütün olayı görüntüye bindirme. Bu işin ses boyutu da var. Bütün dünya bunlarla gitmiş. Türkiye'deki mimari örneklere baktığımızda hep ses dayalı olduğunu görüyoruz. Havuz sesi, sus sesi... Dolayısıyla bu kadar görüntü olayından sonra sesin bir yerlerden döneceği zaten belliydi. Ama şu anda video var, ses var... İhtiyaç bir sonraki aşamada yapılan büyük yatırımlar gördüğüm kadarıyla artırılmış gerçeklik üzerine yapılıyor. Bütün markalar bu gözlükler üzerine çalışıyorlar. Ne olur karşılık bulur mu? Ama özellikle pandemi ile beraber artırılmış gerçeklik üzerine ciddi bir yönelim oldu. Mesela ben şu anda evimde otururken artırılmış gerçeklik gözlüğümü takarak bir mağazada gezebiliyor olacağım. Bunun sosyal medya örnekleri de muhakkak çıkacaktır. Belki ben evimde yalnızken insanlarla aynı odadaymış gibi sosyalleşebileceğim. Bence bir sonraki yerde bunu konuşmaya başlayacağız. Herkes "işin geleceği burada, bütün her şey buraya gidiyor" diyecek ama o da bir doyuma ulaşacak. Hepsi kendi yerlerini alacak ve insanlık hangisi daha mantıklı ise oradan devam etmeye başlayacak. Ama bir sonraki konuşacağımız şey bence artırılmış gerçeklik ve bütün yatırım da onun üzerine.

 

“SES YÜKSELSE BİLE HER ŞEY SESE DÖNMEYECEK”

 

Mesela WhatsApp'da bir sesli mesaj attığınızda sesin güldüğünüzü ya da kızdığınızı belli eden bir duygu aktarımı var. Mesela metin yazdığınız zaman da emoji koymadığınız zaman karşınızdaki kişi ya tavır aldığınızı ya da tavır aldığınızı düşünüyor. Şimdilerde de Twitter'da sesli DM'ler ve sesli tweet'ler başladı. Sizce bu çalışma o duyguyu vermek için mi yoksa konuştuğumuz gibi sesin devamı olan bir şey mi?

 

Sesin devamı olan bir şey ama sesi de takip etmek çok zor. Çünkü, özellikle biz Yeni Medya 451'in "Sesli Yeni Medya" bölümünde de vurgulamıştık. Çocukların, yaşlıların özellikle pandemiden sonra bu alana girmeyesiyle sesli aramalar çok artmış. Çünkü insanlar yazmaya üşeniyorlar muhtemeler. Özellikle kendi aile büyüklerimde gördüğüm; WhatsApp'tan yazıyı da sesle yazdırıyor. El ile yazmak artık biraz insanların parmaklarını zorlamaya başladı. Ama sadece duygusu var diye de ses de bir sonra yorulmaya başlayabilir. Sarphan Uzunoğlu ile konuşmuştuk, özellikle Orta Doğu ülkelerinde insanların hiç yazma alışkanlığı olmadığını ve sesli mesaj attıklarını ama bunun da bir süreden sonra çok yorucu hale geldiğini söylemişti. Çünkü ekranına bakıyorsunuz, bir sürü ses ve yazılı olsa onu bir anda kavrayabileceksiniz ama sesleri tek tek basıp dinlemek de çok yorucu. Bir diyalog olması için sürekli dinlemek gerekiyor. WhatsApp da bunu fark etmiş olmalı ki son güncellemesinde sesli mesajlara 1x, 2x gibi hızlandırma seçeneği geldi. Evet sesin duygusu var, daha basit. Ama sadece verici için değil alıcı için de düşünmek lazım. Alıcı için daha zor. O yüzden ses yükselse bile tamamen olay ses dönmeyecek. 

 

“VERİCİ TARAFTAYSAK SES ALICI TARAFTAYSAK OKUMAK DAHA KOLAY”

 

Sizin de hem köşe yazılarınızda yazdığınız hem de daha önce farklı yerlerdeki söylediğiniz sözünüzden alıntı yaparak; Söz uçar yazı kalır mı?

 

Evet... Kayıtlıysa söz de kalır ama bir derdi anlatmaksa yazı her zaman bence daha avantajlı. Çünkü bir başı sonu var, cümlelere hakimsiniz. Şu anda ben cümleler kuruyorum, bazen öznesi yüklemi tutmuyor gibi şeyleri de var. Kurgulamak çok zor. Bir yerden okursam çok robotik bir etki yaratıyor. Dolayısıyla yazıyı aramak da çok kolay. Gerçi Google, sesli bir şeyin içerisinde sözcük aramak üzerine çok ciddi bir yatırım yaptı. Belki bir süre sonra podcastlerin içinde de arama yapılabilinecek. 

 

Ama nihayet ben söz uçar yazı kalır tarafındayım. Çünkü yazının kullanıcı için daha kolay olduğunu düşünüyorum. Evet daha fazla sözcüğü kullanırken daha hızlı konuşuyoruz ve yazabileceğimizden daha fazlasını söylüyoruz. Ama okurken daha hızlı okuyoruz. Burada da eğer okuyucuysak okumak istiyoruz, verici tarafındaysak konuşmak daha kolay. Ama her zaman yazıya ihtiyacımız olacak... 

Alan, bu tür sesli yayıncılığın yazılı yayıncılık ile karşılaştırılmasına ilişkin “Konu bir derdi anlatmak ise yazı daha avantajlıdır. Sesin duygusu var ama kurgulamak çok zor. Ben hâlâ ‘söz uçar yazı kalır’ tarafındayım. Çünkü yazının okuyucu için daha kolay olduğunu düşünüyorum.” dedi. 

“CLUHBOUSE GAZETECİLİK VE MEDYA AÇISINDAN BEKLENTİLERİN ALTINDA”

En genel haliyle, Clubhouse ile başlanan sesli sohbet odalarının yeni medya açısından önemi sizce nedir?

Sesin yükselişi Clubhouse'dan bağımsız bir şekilde kulaklık ve hoparlör satışlarından  ve ciddi ivme kazanmasından bile görünüyordu. O yüzden sesin bir önemi var, çünkü özellikle pandemi sonrasındaki iş hayatının tamamen görüntülü toplantılara dönüşmesi insanlarda bir ekran yorgunluğu başlattı.Özellikle beyaz yakalılar için... Ki   zaten Clubhouse'un en büyük alıcısı ve dinleyici beyaz yakalılar. O yüzden ses doğru bir kayış vardı. Ancak, Clubhouse büyük beklentilerle çok güçlü başlamasına rağmen bir anda eskisi kadar önemli olmamaya başladı. Çünkü mecranın kendi influencerlarını yaratma süreci gecikti ya da devam etmiyor.

Giriyorsunuz bir sohbet odasına, hazırlıksız konuşmalar, bağlamsız bir konu, herkes kendi bildirisini atıp kenara çekiliyor... Ben de bir iki tane Clubhouse odasına katıldım ve o odalarda kendi konuşmamı dahi hiç beğenmedim. Çünkü süreç çok hazırlıksız başladığı için genellikle ciddi bir şekilde beklentileri karşılayamadı. Bu da halledilebilir bir sorun mu bilmiyorum. Clubhouse'un bazı düzenlemeler yapması lazım bu konuda. Belki ikinci bir şansa daha sahip olur ama şu anda bence gazetecilik ve yeni medya açısından da beklentilerin altında ilerliyor.

“SESLİ SOHBET ODALARINDAKİ KONUŞMALARI HABERLEŞTİRMEK NE KADAR ETİK?”

Farklı araçlar ile kayıt alınabiliyor ama Clubhouse ve diğer sesli sohbet odalarında spesifik olarak içerisinde kayıt alınamama gibi bir durum var. Sizce bu gazetecilik için eksi bir durum mu? Zira o uygulamaların içerisinde bir sohbetten haber çıkarma durumu olabiliyor.

Gazetecilik açısından bir kaydın olmaması eksi bir durum. Kaydı ancak yasal olmayan yollarla almak zorundasınız yada içeridekiler "ben bunu kaydediyorum" diye izin alacaksınız. Ama o durumda da bir boşluk var. O yüzden bence gazetecilik açısından durum tartışmalı. Çünkü insanlar orada konuştuklarından sonra kayıt alınmasını kabul etmeyebilirler. Sizin kaydetmenize izin vermeyebilirler ve izinsiz kayıtları kullanmanız tartışmalı hale gelir. Bu da gazetecilik açısından bir problem çıkartır.

Bence gazetecilik mecrasından ziyade buraları insanların belirli konularda ve durumlarda tartışıkları ya da sohbet ettikleri bir ortam olarak görmek lazım. Ama onun da geleceğini çok göremiyorum. Çünkü mesela bir podcast hazırlarken ciddi bir hazırlık yapıyorsunuz ve kayıt orada duruyor. O kaydın bir bağlayıcılığı var sizin için. Ben herhangi bir platforma bir podcasti koyduğumda artık o benim hazırladığım benim ağzımdan çıkan bir durum. Ama buradaki içeriğin bağlayıcılık durumu, yasal durumu nedir? Bunlar üzerine hem gazeteciliğin hem dünyanın daha çok yol alınması lazım. Çünkü, ne kadar etik olacak buradaki konuşmayı aktarmak? İçerideki herkesten izin alabilecek misiniz? Çünkü içerideki herkes bunun haber yapılmasına izin vermeyebilir. Ama basın toplantısı gibi şeylerde ya da kamuoyu için önemli bir kişi gelip gazetecilerle oda kurup konuşabilir. Ama bunu her yerden yapabilirsiniz. O zaman Clubhouse'un ne avantajı olacak? Clubhouse'un bu durumu  bana biraz tıkandı ve buradan ileriye zor gidecekmiş gibi geliyor.

“ODAYA İLK GİRDİĞİNİZ ANDA İLGİNİZİ ÇEKMESİ GEREKİYOR”

Az önceki sözlerinizi biraz daha açacak olursak, sizce insanlar görüntüden yada ekrandan sıkıldığı için mi sesli içeriklere yöneldi?

Evet. Çünkü bir çok prestijli üniversitelerde araştırmala var bununla ilgili. Clubhouse'un şöyle bir avantajı var; mesela ben yürüyerek telefonla konuşmayı seven bir insanım. Ama kamera olduğu için ekranın önünde oturmanız gerekiyor. Bunlar da insanlarda ciddi bir yorgunluk yarattı. Bu yorgunluk da sesli içeriklerin önünü ilk anda açtı. Çünkü pandemi ilk başladığında podcast gerilemişti. Çünkü insanlar büyük oradan podcasti işe gidip gelirken, araçlarında hiçbir şey yapamazken dinliyorlardı. O zaman "Podcast sektörü nereye gidecek?" diye bir durdu. Ama ondan sonra pandemi üzerine bir katman daha koydu. Bir ekran yorgunluğu katlanınca insanlar yeniden podcaste döndü ve şu anda podcast dinleme rakamları yeniden toparlandı. Çünkü evin içerisinde sürekli kameraya bakan yorgun insanlar ses doğru yöneliyorlar. Bu da Clubhouse'a belirli bir yere kadar genişleme yaratacaktır ama bu dünya yani pandemi bittiğinde yeniden normalleştiğimizde Clubhouse'un o kadar abartıldığı ve ilk beklentiler kadar olmadığı anlaşılacak diye düşünüyorum. Ama tamamen de yok olmayacaktır. Nasıl televizyonun ve internetin icadına rağmen radyo halen devam ediyorsa, sesli sosyal medya da var olmaya devam edecek. Ama, yolculuğunu "işi geleceği burada" diyerek değil de kendine göre bir yer alacak ve o yerin içerisinde kalacak. Ama özellikle içeri girince Clubhouse'un bazı sorunları olduğunu görüyoruz. Bir odaya girmek istiyorsunuz ama o odada görünmek istemiyorsunuz. Ben mesela bir Clubhouse odasında dinlemek isterim ama bir anda bütün takipçilerin o odaya girdiğimi ve o odada dinleyici olduğumu görüyor. BunU halledemediler henüz. Bir gizlilik özelliği getirmesi lazım. Bir de ortada bir timeline olmadığı için, sosyal medya platformlarının en büyük derdi insanların ilk saniye dikkatini çekmesi gerekiyor. Twitter'da mesela, kaydırırken birçok şey ilginizi çekecek şey görüyorsunuz. Instagram'da da fotoğraflar akıyor. Clubhouse'da sadece bir oda isimleri ve odalardaki insanlar gibi şeylerin bilgisi var. Yani oraya ilk girdiğim anda ilgimi çekerse çeker, çekmezse hop gittim. Diğer sosyal medya platformlarından geride kaldığı bir durum oldu bu da…

“CLUBHOUSE’UN CANLI OLMAK GİBİ BİR DEZAVANTAJI VAR”

Bununla bağlantılı olarak şunu konuşabiliriz; Şuanda siz de diğer kullanıcılar da girip baktığında hem aktif olan hem de takvime kayıtlı yüzlerce program görebilirsiniz. Bu sizce ekstra bir yorgunluk ve yoğunluğa neden olmaz mı? Diğer yandan insanlar bu oda seçimini nasıl yapabilecek?

Mesela bir makalede okumuştum; Clubhouse odalarına girdiğinizde bağlamını yakalamanız çok zor. Ya en başından yakalayacaksınız ki bu dünyanın koşuşturmacasında çok zor. Makalede Discord ile karşılaştırmışlardı. Discord ise genelde gamerların kullandığı bir platform. Onun avantajı oyunların hep bir bağlamı olması. Siz sonradan da girseniz bir şekilde o bağlama girebiliyorsunuz. Clubhouse'da ise mesela bir odaya girdiğinizde başlamasından 20 dakika olmuş, bir şey soracaksınız. "Acaba bu daha öne soruldu mu ya da anlatıldı mı?" diye soramazsınız. Konuşmaya girecekseniz, bir tekrar olup olmayacağını ad bilemezsiniz. Bağlamı yakalamak çok zor. Ya başta yakalayacaksınız, o da artık öyle bir dünya yok. Kimse çok önemli bir şey olmadığı sürece o konuşmaya denk gelemez. 

Odalarından seçiminde o bağlamı yakalamak çok güç olduğu için sonradan dahil olamıyorsunuz. Burada bir dezavantaj var. Twitter'da zaten bağlam belli.Yanda bir trend topic olayını görüyorsunuz diğer yandan da akış devam ediyor. 

Bir de bir sohbeti çok önemli de olsa insanlar podcastten dinlemeyi daha çok tercih eder gibi geliyor. Çünkü birisi konuşuyorsa, evin içinde bir şeyler yapıyorum, dikkatim dağılıyor, orada durduruyorum, geri alıyorum, ileri alıyorum gibi şeyler yapabiliyorum. Ama Clubhouse'un bu dezavantajı var. Bir de benim gördüğüm örneklerde herkes kendi sunumunu yapıp çıkıyordu. Akışkan sohbetler göremedim. O ona bir şey söyledi, diğeri cevap verdi, diğeri de ona itiraz etti gibi değil. Herkesin söyleyeceği bir şey var ve ayrı ayrı onu söylüyor. Bu da bir daha Clubhouse'a girmemeye neden oluyor. Çünkü konu öyle bir yere geliyor ki, o konuda ne konuşacağımı bilmiyorum. Akıcı konuşmak yazmaktan çok daha zordur. Mesela biz podcast kaydı yaparken defalarca duruyoruz, kurguda bazı yerleri çıkıyoruz. Ama Clubouse'un bir de canlı olmak gibi dezavantajı var. O düzenlemeleri yapamıyorsunuz ve bir tek ses var. Bütün aktör ses olunca ve o ses de saçmalamaya başlayınca ya da dağınık konuşmaya başlayınca olay tamamen dağılıyor. Görüntü olsa jestler mimikler o konuşmayı destekleyip dikkat çekebilir. Ama tek aktör ses olduğunda, sesin anlattığı şeyin çok mükemmel olması lazım. Onu da maalesef her odada sağlayamıyorlar. Problem de burada çıkıyor.

“ANLIK DURUMLAR İÇİN PRATİK ÇÖZÜMLER SUNABİLİR”

Bir de çok yakın bir zamandan örnek verirsek; İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun Habertürk TV'de konuk olduğu program sonrasında İsmail Saymaz'ın olduğu bir yayında gazeteciler açısından olan duruma ilişkin konuşuldu. Bir diğer örnek de günün ya da haftanın özeti gibi haberlerin yayınlandığı ve yorumlandığı odalar da olabiliyor. Sizce kitlenin haber tüketimi ve "üretimi" bu sesli sohbet odalarıyla beraber artmış olabilir mi yoksa normal seviyesinde mi?

Bir miktar artmıştır bence. Özellikle İsmail Saymaz örneğindeki kullanım Cluhouseun kullanımına bir örnektir. Herkesin merak ettiği şeyi Twitter'da yazsanız yazamazsınız. Aynı şekilde şuan Türkiye'de belirli bir gündem olan Sedat Peker'in konuşmaları var. O konuşmaların sosyal medyada yarattığı bir algı var. O videoların hemen arkasından çok anlık olarak üzerine konuşulduğu ve yorumlandığı durumlar bence Clubhouse'un geleceği olabilir. Yani, bu tip anlık durumlarda çok pratik çözümler sunabilir. Bu yönde de kullanılmalı. Çok önceden planlayıp büyük beklentiler olmamalı. Bu şekilde insanların Clubhouse'a ilgisi artacaktır. Ama girip de Feng Shui konuşulan odaya girmektense onun hakkında olan milyonlarca podcastten dinlerim ya da bir sürü videodan izlerim. Daha uzman insanları dinlemektense o odalarda herhangi birisinin yorumunu merak etmiyorum. Canlı ya da anlık durumlar ancak ilgimi uyandırabilir. 

“SESLİ SOHBET ODALARINA ‘YENİ MEDYA MECRASI’ DEĞİL DİYEMEYİZ”

Bu odalarla beraber sosyal medya platformları sizce yeni medya mecrası haline gelmeye çalışıyor mu, yoksa halihazırda o yönde ilerliyor mu?

Bence yeni medya sosyal medyanın içerisinde olduğu için yeni medya mecrası haline geldiler. Clubhouse, sesli yeni medya, sosyal medya daha da ilerleyecektir. Yarın bir gün AR ile beraber yeni imkanlar, özellikle Facebook ve Google çok büyük yatırım yapıyorlar bu sektöre. Belki de sosyal medyanın geleceği bir Clubhouse odasında herkes kendi evinde otururken herkes aynı odanın içerisindeymiş gibi görüp bir araya gelerek oradan yeni bir içerik türüreyecek. Teknoloji buna da imkan verecek. Dolayısıyla, bunlara yeni medya mecrası değil diye bir yorum yapamayız. Artık yeni medyanın kendisi buraya gidiyor.

“HER YERDEN YAYIN YAPABİLECEK GÜCE SAHİBİZ”

Sizinle Aralık 2019'da yaptığımız bir röportajda "Podcastin abartıldığı kadar büyüyeceğini düşünmüyorum. Her şeye rağmen podcast için medyanın geleceği diye bir şey söyleyemeyiz" demiştiniz. Günümüzdeki duruma gelecek olursak, sesli sohbet odaları ile artan sesli yayıncılık için medyanın/gazeteciliğin geleceği diyebilir miyiz?

Podcast için abartıldığı kadar büyümeyeceği yorumum kendim de podcast yaptığım için çelişir hale geldi. O yorum bence geçerli değil. Çünkü, ben o süreçte ekran yorgunluğu konusunu fazla hesap etmemiştim. Çünkü video her zaman mobilizasyonun bir ileriki aşaması olarak görüldü. Radyo vardı, sonra televizyon sonra internet ve video bir ilerisi gibiydi. Ama podcastin çok ciddi avantajları olduğu ortaya çıktı. Yine de geleceği diyemeyiz. Bütün olayın geleceği içerikte. Yani ana akım olan bir şey varsa o da nerede olursa olsun içeriktir. Bugün Sedat Peker o yayınları podcastten yapıyor olsaydı "podcast bu imkanı veriyor" diyecektik. Hayır, Sedat Peker bunları Youtube'dan yapıyor ve milyonlarca izleyiciye ulaşıyor. İsterseniz sesini alıp podcaste de çevirebilirsiniz. Ama ondan sonra "Youtube bu işin geleceği" dediğimiz anda Süleyman Soylu'nun katıldığı yayının izlenme rekorlarına bakınca ne olacak? O da geleneksel bir mecra olan televizyondan yayın yaptı. Dolayısıyla şuanda sadece şöyle bir durum var; içerik yeterince ilgi çekicisiyle ve ihtiyaca aynı anda cevap verebiliyorsa, izleyici ya da dinleyici onu her yerde bulabiliyor. "Bu işin geleceği, sestedir, görüntüdedir. Televizyon bitmiştir. Sosyal medya bu işin zirvesidir" gibi değil. Şu anda elinizde iyi bir malzeme varsa bunu sunabileceğiniz bir çok seçenek var. Siz onu nereden sunmayı tercih ederseniz ve o nerede karşılık bulabilirse onun yükselişinden bahsedebiliriz. Bu da biz tek bir yere götürüyor; her yerden yayın yapabilecek güce sahibiz. Yeter ki elimizde herkesin ilgisini çekebilecek ya da yeterince insanın ilgisini çekebilecek bir içerik formatımız olsun. 

“CANLI YAYINLARIN AVANTAJI DA VAR DEZAVANTAJI DA”

Birçok kişi için sesli sohbet odaları podcastin bir üst seviyesi olarak görülüyor. Sizce sesli sohbet odaları podcastin önüne geçmiş durumda mı yoksa podcast ayrı sohbet odaları ayrı mı?

Üstüne çıkmış olduğunu düşünmüyorum, ayrı ayrı şeyler. Televizyonda kurgu yayınlar mı daha iyi, canlı yayın mı daha iyi tartışmasını nasıl yapamıyorsak, ikisi birbirinden üstün diye ayıramayız. Ama podcastin sesli sohbet odalarına göre avantajı her zaman daha mükemmel hale getirmek için bir imkanı olması. Canlı yayınların avantajı var ama kurgulanan ve üzerine çalışma yapılan bir içerik bence her zaman daha değerli. Ham bir kayıt ya da sohbet odası kimi durumlarda öne çıkabilir ama büyük oranda podcasti daha şanslı buluyorum. Fakat ikisi birbirinden üstündür gibi bir şey söyleyemem. 

“KİTLENİZ İLE BAĞLAM KURMANIZ VE BUNU İLERLETMENİZ GEREKİYOR”

Asıl işinizin reklam yazarlığı olduğunu göz önünde bulundurursak, reklamcılığın sesli içeriklere bakışı nedir? Reklamcılığın da sesli içerikle kayması gibi bir durum var mı?

Bence reklamcılığın büyük krizi ses ya da görüntü fark etmez, ikna ile ilgili. Çünkü artık öyle yayınların arasında 30 saniyelik spotlar sokarak insanları etkileyemezsiniz. Artım reklam içeriğin kendisi haline geldi. İçerik reklamın kendisi haline geldi.

Red Bull uzaydan bir adam atıyorsa bu bir haberdir. Ama aynı zamanda bir Red Bull reklamıdır. Çünkü uzaydan bir insan atlıyor ve illa ki haber yapmak zorundasın. Kaç kere uzaydan bir insan atlar?

Aynı şekilde gazetecilik reklamcılığa öykünüyor, reklamcılık da gazeteciliğe öykünüyor. O yüzden sesli yeni medya da reklamcılığın geleceği gibi bir şey söyleyemeyiz. Fakat, çok iyi bir şey yapılırsa reklam da orada anlamını bulabilir. Ama bu işi Youtube'da da, podcastte de, bir Instagram sayfasında da farklı şekilde yapabilirsiniz. Reklamcılıkta da aynı televizyondaki ya da gazetecilikteki tartışma var. Tüketiciniz ile nasıl bağlam kuracaksınız? Markaların artık kişilikleri var, o kişilik etrafında iletişim yapıyorlar ve samimi olmaya çalışıyorlar. Çünkü eskisi gibi 30 saniye yayını kesip reklam vermek reklamcılık değil. Ya orada izleyiciyi kaçırısınız (binlerce seçenek var çünkü) ya da bomboş bir şey yapmış olursunuz. O yüzden artık reklamcıların bağlam yaratmaları gerekiyor. Markalarını bir yere odaklamaları gerekiyor. O markayı onunla hatırlıyor olmanız gerekiyor. Mesela Patagonya diye bir marka, "Eğer fazla ise bu ürünü alma. Çünkü sen dünyayı kirletiyorsun. Senin bir tane kıyafetin varsa benden alma, eskiyince alırsın" diyor. Bunu eski reklamcılık dünyasında söylemek imkansızdı. Ama tüketicisiyle öyle bir bağ kuruyor ki orada, ben de diyorum ki "Aa bak adamlar benden ürün alma diye reklam yapabiliyorlar." İşte bu bağlamı yakalamak lazım. Her markanın kendi hikayesini kurabileceği bir bağlam yakalaması lazım. Bu ister sesli medyada olabilir ister videoda olabilir ister podcastte, her yerde olabilir. Yeter ki o hikayeyi ve bağlama kurabilmeli. Ondan sonra o marka bütün mecralarda bağlamı devam ettirebilir. 

“HER YENİ ŞEY BİR DOYUMA ULAŞACAK”

Önce podcast yayınları artış gösterdi şimdi de sesli sohbet odaları artış gösteriyor. Yeni medya açısından yarın ne olacağını düşünüyorsunuz?

O da bir doyuma ulaşacak, ondan sonra başka bir şey üzerine konuşmaya başlarız. Ama ses başından beri var. Zaten biz bir reklam yazarken şunu öğrendik; insanlar her zaman televizyon ekranına bakmazlar, zaman zaman elindki örgüye dalarlar ya da ayıkladıkları pirince. Bütün olayı görüntüye bindirme. Bu işin ses boyutu da var. Bütün dünya bunlarla gitmiş. Türkiye'deki mimari örneklere baktığımızda hep ses dayalı olduğunu görüyoruz. Havuz sesi, sus sesi... Dolayısıyla bu kadar görüntü olayından sonra sesin bir yerlerden döneceği zaten belliydi. Ama şu anda video var, ses var... İhtiyaç bir sonraki aşamada yapılan büyük yatırımlar gördüğüm kadarıyla artırılmış gerçeklik üzerine yapılıyor. Bütün markalar bu gözlükler üzerine çalışıyorlar. Ne olur karşılık bulur mu? Ama özellikle pandemi ile beraber artırılmış gerçeklik üzerine ciddi bir yönelim oldu. Mesela ben şu anda evimde otururken artırılmış gerçeklik gözlüğümü takarak bir mağazada gezebiliyor olacağım. Bunun sosyal medya örnekleri de muhakkak çıkacaktır. Belki ben evimde yalnızken insanlarla aynı odadaymış gibi sosyalleşebileceğim. Bence bir sonraki yerde bunu konuşmaya başlayacağız. Herkes "işin geleceği burada, bütün her şey buraya gidiyor" diyecek ama o da bir doyuma ulaşacak. Hepsi kendi yerlerini alacak ve insanlık hangisi daha mantıklı ise oradan devam etmeye başlayacak. Ama bir sonraki konuşacağımız şey bence artırılmış gerçeklik ve bütün yatırım da onun üzerine.

“SES YÜKSELSE BİLE HER ŞEY SESE DÖNMEYECEK”

Mesela WhatsApp'da bir sesli mesaj attığınızda sesin güldüğünüzü ya da kızdığınızı belli eden bir duygu aktarımı var. Mesela metin yazdığınız zaman da emoji koymadığınız zaman karşınızdaki kişi ya tavır aldığınızı ya da tavır aldığınızı düşünüyor. Şimdilerde de Twitter'da sesli DM'ler ve sesli tweet'ler başladı. Sizce bu çalışma o duyguyu vermek için mi yoksa konuştuğumuz gibi sesin devamı olan bir şey mi?

Sesin devamı olan bir şey ama sesi de takip etmek çok zor. Çünkü, özellikle biz Yeni Medya 451'in "Sesli Yeni Medya" bölümünde de vurgulamıştık. Çocukların, yaşlıların özellikle pandemiden sonra bu alana girmeyesiyle sesli aramalar çok artmış. Çünkü insanlar yazmaya üşeniyorlar muhtemeler. Özellikle kendi aile büyüklerimde gördüğüm; WhatsApp'tan yazıyı da sesle yazdırıyor. El ile yazmak artık biraz insanların parmaklarını zorlamaya başladı. Ama sadece duygusu var diye de ses de bir sonra yorulmaya başlayabilir. Sarphan Uzunoğlu ile konuşmuştuk, özellikle Orta Doğu ülkelerinde insanların hiç yazma alışkanlığı olmadığını ve sesli mesaj attıklarını ama bunun da bir süreden sonra çok yorucu hale geldiğini söylemişti. Çünkü ekranına bakıyorsunuz, bir sürü ses ve yazılı olsa onu bir anda kavrayabileceksiniz ama sesleri tek tek basıp dinlemek de çok yorucu. Bir diyalog olması için sürekli dinlemek gerekiyor. WhatsApp da bunu fark etmiş olmalı ki son güncellemesinde sesli mesajlara 1x, 2x gibi hızlandırma seçeneği geldi. Evet sesin duygusu var, daha basit. Ama sadece verici için değil alıcı için de düşünmek lazım. Alıcı için daha zor. O yüzden ses yükselse bile tamamen olay ses dönmeyecek. 

“VERİCİ TARAFTAYSAK SES, ALICI TARAFTAYSAK OKUMAK DAHA KOLAY”

Sizin de hem köşe yazılarınızda yazdığınız hem de daha önce farklı yerlerdeki söylediğiniz sözünüzden alıntı yaparak; Söz uçar yazı kalır mı?

Evet... Kayıtlıysa söz de kalır ama bir derdi anlatmaksa yazı her zaman bence daha avantajlı. Çünkü bir başı sonu var, cümlelere hakimsiniz. Şu anda ben cümleler kuruyorum, bazen öznesi yüklemi tutmuyor gibi şeyleri de var. Kurgulamak çok zor. Bir yerden okursam çok robotik bir etki yaratıyor. Dolayısıyla yazıyı aramak da çok kolay. Gerçi Google, sesli bir şeyin içerisinde sözcük aramak üzerine çok ciddi bir yatırım yaptı. Belki bir süre sonra podcastlerin içinde de arama yapılabilinecek. 

Ama nihayet ben söz uçar yazı kalır tarafındayım. Çünkü yazının kullanıcı için daha kolay olduğunu düşünüyorum. Evet daha fazla sözcüğü kullanırken daha hızlı konuşuyoruz ve yazabileceğimizden daha fazlasını söylüyoruz. Ama okurken daha hızlı okuyoruz. Burada da eğer okuyucuysak okumak istiyoruz, verici tarafındaysak konuşmak daha kolay. Ama her zaman yazıya ihtiyacımız olacak... 

twitter takip