Sahada gazeteci olmak: 'Ne basını! Basın masın yok, al bunu'

Sahada+gazeteci+olmak:+%E2%80%99Ne+bas%C4%B1n%C4%B1%21;+Bas%C4%B1n+mas%C4%B1n+yok,+al+bunu%E2%80%99
ABONE OL

Salgınla birlikte gelen kısıtlamalar bahane edilerek güvenlik güçlerinin basın mensuplarına yönelik engellemelerini, Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Hukuk Servisi’nden avukat Meliha Selvi, avukat Beste Dönmez Gedek, avukat Ülkü Şahin ve muhabir Fatoş Erdoğan ile konuştuk.

 

 

Ayşegül Kaplan / Serbest Gazeteci

[email protected]

 

Yeni tip koronavirüs (Covid-19) pandemisi tüm dünyada sürerken, Türkiye’de bu durum yeni hak ihlallerine yol açmaya da devam ediyor. Pandemi nedeniyle tam kapanma ve kısıtlamalarla birlikte gelen yasaklar, basın kartı olmayan basın emekçilerinin işini daha da zorlaştırıyor. Belli şartlar doğrultusunda sadece Cumhurbaşkanlığı tarafından verilen turkuaz basın kartı birçok gazetecinin önünde büyük engeller oluşturuyor.

Muhabir Fatoş Erdoğan ve Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Hukuk Servisi’nden avukat Meliha Selvi, avukat Beste Dönmez Gedek ve avukat Ülkü Şahin ile basın kartı ve hak ihallerini konuştuk.

Sahada aktif bir şekilde muhabirlik yapan Fatoş Erdoğan, haber takibi sırasında polisin ısrarla ve her defasında ‘basın kartı’ talep ettiğini ve zorluk çıkardığını anlatıyor.

*Fatoş Erdoğan

“Turkuaz basın kartının hâlâ polisin tarifine girmedi”

Erdoğan, "Öncelikle turkuaz basın kartının hâlâ polisin tarifine girmediğini belirtmekle başlamam lazım. Israrla "turkuaz basın kartı" talep ediyorlar. Eylem alanına girdiğimizde aldıkları önlemlerle başlıyoruz haber takibine, barikat ve abluka altında bakışlarla takip ediliyoruz, sonra basın kartı göstermemizi istiyorlar. Sarı basın kartının neden olmadığını anlattıktan sonra ikna olmuyorlar. Bu arada Uluslararası Basın Kartı (IFJ) kartını uzattığımız zaman ilk tepkileri bunun sendika kartı olduğu iddiasıyla tartışmamızla başlıyor. Basın kartı olmadığından o kadar eminler ki, "press" kısmı dikkatlerini çekmiyor. İkinci kısma geçip kimlik istiyorlar. Basın kartı ile kimlik kartını karşılaştırıp, sahteliğini anlamaya çalışıyorlar. Hâlâ ikna olmamışlarsa, GBT uyguluyorlar” ifadelerini kullanıyor.

Erdoğan, sokağa çıkma kısıtlamalarında ise işi biraz daha uzatıp SGK bilgisi ve görev kağıdı talep ettiklerini de belirtiyor.

“Basın kartınızı tanımıyoruz”

Erdoğan, haber takibi sırasında şiddet ve sözlü tacize maruz kaldıklarını, haber takibini engellediklerini şu sözlerle aktarıyor:

“Haber takibi yaptığımız eylemler çoğu zaman müdahale tehditi altında gerçekleşiyor. Müdahale olan eylemlerde gaz ve plastik mermi kullanıldığında hedef oluyoruz. Çok fazla polis şiddetine ve sözlü tacizine maruz kalıyoruz. Basın kartlarımızı tanımadıklarını söyleyerek başlattıkları tartışmalar elle, gövdeyle çekim yapmamızı engelleme ve vurma şeklinde devam ediyor. Kalkanla engelleme, abluka altına alma girişimleri mesafe bırakmıyor, nefes bile alamıyoruz. Bugünlerde "Kaymakamlık yasağı var" denilerek yeni geliştirilen taktikle basın açıklaması yapılan alana girmemiz engelleniyor. İtme ve süpürme şeklinde alandan çıkartılıyoruz. Alandan çıkmayı reddettiğimizde de gözaltına alınmakla tehdit ediliyoruz.” 

"Ne basını! Basın masın yok, al bunu"

Erdoğan, sokakta haber yapmanın pandemi gerekçe gösterilerek yasaklarla daha da zorlaştığını vurguluyor ve şu ifadeleri kullanıyor:

“Kadıköy'de takip ettiğimiz bir eylemde beş gazeteci ve bir milletvekili, yarım saat boyunca kalkanlarla ablukaya alındık. Gözaltı araçları alandan çıkana kadar bulunduğumuz ablukadan pandemi gerekçesiyle çıkartılmadık. Kadıköy'de yapılan bir başka eylemde darp edilerek gözaltına alındım. Üstümdeki gömleğin kolunu yırttılar. Basın olduğumu belirttiğim, kartımı gösterdiğim halde yaptılar üstelik.

Amirleri şöyle bağırdı: "Ne basını! Basın masın yok, al bunu."

Gözaltı aracından milletvekili vasıtasıyla çıkabildim. Bir başka eylemde çekim yaparken amir elimdeki telefona vurdu ve hızla beni itti. Telefonum bir yere, ben bir yere savruldum. Bunu yaptığında basın kartım boynumda asılıydı. Yine aynı eylemde bir kadın polis gözaltına alınan kadını çektiğim esnada "Seni elime alırsam gebertirim" tehdidinde bulundu. Bu örnekler rutinleşmiş engellemeler haricinde yaşadıklarım.” 

“Halkın haber alma hakkını engelleyemeyecekler”

Erdoğan, yayınladıkları genelgenin alanda uyguladıkları polis şiddetinin belgelenmesini istemiyorlar. Genelgenin bunun en önemli göstergesi olduğunu vurguluyor ve halkın haber alma hakkını engelleyemeyeceklerini söylüyor.

“Turkuaz basın kartının gazetecilik mesleğinin tek ispatı şartı haline getirilmesi hukuka aykırıdır”

Tam kapanma ve kısıtlama sürecinde gazetecilerin büyük bir kısmında olmayan Turkuaz basın kartı sorun oluşturdu. Birçok gazeteci mesleğini yaparken engeller ile karşılaştı, Dijital medyada çalışan basın emekçilerine, yayımlanan genelgelerde yer verilmedi. Serbest çalışan gazeteciler yok sayıldı. Elinde bulundurduğu IFJ kartını kullanamadı, yetkililer "bu basın kartı değil" şeklindeki söylemleri ile basını engelledi. Basının yaşadığı bu olumsuzlukları Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Hukuk Servisi’nden avukat Meliha Selvi, avukat Beste Dönmez Gedek ve avukat Ülkü Şahin değerlendirdi.

TGS hukuk servisi avukatları, basın kartı engellemelerine "Burada temel sorun İletişim Başkanlığı tarafından verilen basın kartının niteliği sorunu. Bu kart gazetecilerin işlerini yapmasını kolaylaştırıcı ve tanıtıcı nitelikte bir kart mı; yoksa tanımlayıcı nitelikte, bir kişiye gazeteci sıfatını veren, mesleğe giriş için ön şart niteliğinde ruhsat benzeri bir kart mı? Ne yazık ki bu kartın tanımlayıcı nitelikte olduğu düşünülüyor. Hatta kimi iddianamelerde kart sahibi olmayanların gazeteci olmadığı yönünden iddialarda bulunuluyor. Ancak bu nitelik tartışması konusunda çok net bir şekilde kartın kolaylaştırıcı nitelikte olduğunu, zorunlu olmadığını söyleyebiliriz. Danıştay ve Anayasa Mahkemesi kararları da bu doğrultudadır. Hatta İletişim Başkanlığı da kartın gazetecilerin mesleki çalışmalarını kolaylaştırıcı nitelikte tanıtıcı resmi bir kart olduğunu belirtmiştir. Basın kartı resmi nitelikte bir kart olmakla beraber, zorunlu bir kart değildir.

Dolayısıyla sokağa çıkma yasağında, İletişim Başkanlığı'nca verilen basın kartı sahiplerine sokağa çıkma izni verilip, İletişim Başkanlığı kartı taşımayan gazeteciler için ayrıca görev kartı istenilmesi, aşı olacak öncelikli basın mensuplarının sadece İletişim Başkanlığı basın kartı taşıyanlar olarak belirlenmesi, turkuaz basın kartının, gazetecilik mesleğini ispat eden tek kimlik kartı olarak uygulanması, turkuaz kartın, sadece tanıtıcı ve kolaylaştırıcı bir kart olmaktan çıkarılıp gazetecilik mesleğinin tek ispat şartı haline getirilmesi hukuka aykırıdır. Öte yandan basın kartından bağımsız olarak bu türden bir engellemenin genelge ile yapılması da ayrıca temel hak ve özgürlüklerin kanunla sınırlanması rejimine baştan aykırıdır" değerlendirmesinde bulunuyorlar.

“Değerlendirme süresi hiçbir şekilde makul değildir”

Basın kartlarının askıda tutulması veya iptal edilmesinin hukuki bir yönü var mıdır?

Avukatlar, “Öncelikle bu konuda somut olayın özelliklerine bakmak lazım. Genel olarak şunu söyleyebiliriz; ne yazık ki üç yıla yakındır basın kartı başvurusu sonuçlandırmayan, askıda bekletilen gazeteciler var. Basın kartı başvurusu sonuçlandırılmayan gazeteciler için genellikle değerlendirme sürecinin devam ettiği cevabı veriliyor. Bu türden değerlendirme süresi hiçbir şekilde makul değildir ve kabul edilemez. Ancak dediğimiz gibi somut durumu görmeden kesin bir saptamada bulunmak doğru değil” değerlendirmesini yapıyorlar.?

“Basın kartı iptalleri son derece keyfiyete açık”

Avukatlar, iptal edilen basın kartlarıylai lgili ”İletişim Başkanlığı'ndan aldığımız veriye göre; geçtiğimiz son iki yılda 1214 kart iptal edilmiş. İptaller konusunda ise başvuru cevabında Başkanlık, “Basın Kartı Yönetmeliği hükümler çerçevesinde; işten ayrılma, çalışılan kurumun kapanması, nüfus belgelerinde değişiklik olması, kart süresinin dolması, kartın yıpranması, kartın kaybedilmesi, ünvan değişikliği, kurum değişikliği, askerlik, emeklilik, vefat gib gerekçelerle yapılmaktadır” demekte. Ancak bu gerekçeler haricinde de basın kartı iptal gerekçeleri söz konusu. Basın Kartı Yönetmeliği’nde gazetecinin “Basın meslek onurunu zedeleyecek işler yapması” ve “Milli güvenlik ya da kamu düzenine aykırı davranışlarda bulunması veya bu tür davranışları alışkanlık edinmesi” hallerinde kartın iptal edileceğine dair düzenlemeler var. Ne yazık ki bunlar son derece keyfiyete açık hukuka aykırı sebeplerdir. Nitekim Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu kararı ile bu maddelerin yürütmesi durduruldu” diyor.

Avukatlar son olarak, gazetecileri karta sahip olanlar ve olmayanlar diye ayrılanlara karşı en iyi yolun, “Ayrıma mahal vermeyerek gazeteciler arasında dayanışmanın artırılması ile mümkün” mesajını veriyorlar.

twitter takip