Yaşasaydı bu sene 52 yaşına girecekti! Dövülerek öldürülen Evrensel muhabiri Metin Göktepe mezarı başında anıldı!

Ya%C5%9Fasayd%C4%B1+bu+sene+52+ya%C5%9F%C4%B1na+girecekti%21;+D%C3%B6v%C3%BClerek+%C3%B6ld%C3%BCr%C3%BClen+Evrensel+muhabiri+Metin+G%C3%B6ktepe+mezar%C4%B1+ba%C5%9F%C4%B1nda+an%C4%B1ld%C4%B1%21;
ABONE OL
8 Ocak 1996'da polisler tarafından dövülerek öldürülen Evrensel Gazetesi Muhabiri Metin Göktepe, 24.ölüm yıl dönümünde mezarı başında anıldı. Evrensel'de yer alan habere göre; Atışalanı Esenler Kemer Mezarlığında düzenlenen anmaya Metin Göktepe’nin gazetesi Evrensel’in çalışanları, ailesi, meslektaşları, basın örgütlerinin temsilcileri ve dostları katıldı. Göktepe, 8 Ocak 1996 tarihinde, Ümraniye E Tipi Cezaevinde öldürülen tutuklular Orhan Özen ile Rıza Boybaş’ın cenaze törenini izlemek için gittiği Alibeyköy’de polisler tarafından gözaltına alınmış ve götürüldüğü Eyüp Kapalı Spor Salonunda dövülerek öldürülmüştü. Metin Göktepe'nin ölüm yıl dönümü nedeniyle bazı gazeteci ve basın meslek örgütleri de anma mesajları yayınladı. Gazeteciler Sendikası, yayınladığı mesajda; "Evrensel muhabiri #MetinGöktepe haber peşindeyken polislerce dövülerek öldürüldü. Katledilişinin 24. yılında saygıyla anıyoruz" ifadelerine yer verdi. YAŞASAYDI BU SENE 52 YAŞINA BASACAKTI... Evrensel Gazetesi yazarı İlhan Çaraslan bugünkü köşesinde Metin Göktepe'yi andı.  Göktepe'nin öldürüldüğünde 28 yaşında olduğunu ve yaşasaydı bu sene 10 Nisan'da 52 yaşına gireceğini belirten Çaraslan Türkiye'nin hala en büyük gazeteci hapishanesi olduğunu belirtti ve şunları yazdı: Bugün Metin Göktepe’nin katlinin 24’üncü yılı. Yani çeyrek asır olmaya sadece 1 yıl kaldı. Haber izlerken polis tarafından gözaltına alınıp işkenceyle katledildiğinde Metin 28 yaşındaydı. Bugün Metin, fiziken aramızda olsaydı, 10 Nisan günü 52 yaşına basacaktı. Geçen 24 yıla baktığımızda Metin Göktepe arkasında; çalışma arkadaşları ve onu tanıyan gazeteciler için sönmeyen bir yürek yangını bıraktı. Ve elbette halkın haber alma özgürlüğünü kendi özgürlüğü olarak gören Türkiye’nin gerçek gazetecileri için “Metin Göktepe gazeteciliği” dediğimiz gazetecilik anlayışını bıraktı. Bu anlayış 23 yıldan beri verilen “Metin Göktepe Gazetecilik Ödülü” olarak sembolleşti. Ebette Metin’in 24 yıl sonra bile bugün ilk günkü kadar taze duygularla ve hayatıyla ödediği “gerçeğin peşindeki gazetecilik” anlayışıyla her yıl anılıyor olması, biz onu tanıyanlar için gurur vericidir. Ne var ki, ülkemizdeki gazetecilik hâlâ (Metin Göktepe’nin hayatına kastedilen dönemle bazı yönleri benzer, bazı yönleri farklı) baskı altındadır. Bu yüzden Metin Götepe’yi katleden zihniyet, halkın haber alma özgürlüğünü ve basın özgürlüğünü ayakları altına almaya devam etmektedir. Bu yüzden bugün Metin’i anmaktan söz ettiğimizde; Türkiye’nin hâlâ dünyanın en büyük gazeteci hapishanesi olduğunu, hapisteki gazeteciler sıralamasında birinci sıradaki yerini açık ara koruduğunu ifade ediyoruz. Yargılanıp “adli kontrol şartı”yla salıverilmiş olsalar da yüzlerce gazeteciye verilen hapis ve para cezalarının “Demokles Kılıcı” gibi gazetecilerin başı üzerinde sallandığını dile getiriyoruz. AKP ve büyük sermaye gruplarından bağımsız olan gazeteler, TV kanalları, dergi ve yayınevleri OHAL ve KHK’lerle kapatılıp yayın araçlarına el konurken; büyük sermayenin sahip olduğu 70-80 yıllık medya gruplarının ekonomik-siyasi baskılarla yandaş gazeteciliğin “yancısı” olarak “havuz medyası”na dahil edildiğini ifşa ediyoruz. Bütün bu badireleri aşan, gerçekleri savunmakta ısrar eden medyanın ise para cezaları yanında Basın İlan Kurumu’nun (BİK) ilanları kesme suretiyle nasıl kuşatıldığı anlatmaya çalışıyoruz. YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ! Gazetenin bir diğer yazarı Fatih Polat da bugünkü yazısında Metin Göktepe'yi andı. Polat yazısında; geçtiğimiz günlerde kamuoyunda oldukça geniş yer bulan İstanbul Üniversitesi'ndeki üç öğün indirimli yemek hakkının tek öğüne düşürülmesi ve ardından yapılan protestolara değindi ve Metin Göktepe ile öğrenci oldukları dönemde de İstanbul Üniversitesi'nde aynı olayların yaşandığını belirtti. Kendi dönemlerinde yapılan protestoların işe yaramadığını belirten Fatih Polat "Böylesi bir iklimde İstanbul Üniversitesi öğrencilerinin bu başarısı çok kıymetlidir ve bu kazanımda, aynı üniversitede çeyrek asra yakın bir zaman önce aynı taleplerle mücadele eden Metinlerin bıraktıkları izin de bir payı vardır" dedi. Fatih Polat'ın yazısı şu şekilde: İnsanlar yapıp ettikleriyle, yapıp ettikleri kadar yarına kalıyorlar. Henüz genç bir gazeteciyken, görevi başında polislerce gözaltına alınan ve dövülerek öldürülen Metin Göktepe de sadece yaşadığı trajik son nedeniyle değil, aynı zamanda yapıp ettikleriyle 24 yıldır sadece mesai arkadaşlarının, ailesinin ve dostlarının değil, çok daha geniş bir kesimin hafızasındaki yerini koruyor. Metin’in gazeteciliğine ilişkin çok şey yazıldı. Onu bugün, başka bir gelişmeyle daha hatırlatabiliriz. İstanbul Üniversitesi (İÜ) öğrencileri üç öğün indirimli yemek hakkını ortadan kaldıran üniversite yönetimine karşı verdikleri mücadeleyi kazanımla sonuçlandırmayı başardılar. Geri adım atan İÜ Rektörlüğü, eylemler üzerine kampüste sabah kahvaltısını kaldıran ve indirimli öğünü teke düşüren uygulamadan vazgeçildiğini açıkladı. Metin Göktepe de İstanbul Üniversitesi öğrencisiydi. 1988-1989 döneminde İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümüne girdi. Öğrencilik yıllarında hem akademik talepler konusunda hem de ülke gündemine dair politik ve örgütlü mücadele veren gençlerden biriydi. Peki Metin de o yıllarda yemek hakkı için mücadele etmiş miydi? Bunu ancak, onunla aynı yıllarda aynı üniversitede öğrenci olan yakın arkadaşları bilebilirdi. O dönem aynı üniversitede Metin ile birlikte akademik ve politik mücadele yürütmüş olan Gazeteci Sadık Güleç’e dün bu soruyu sordum. ‘Evet’ dedi ve devam etti: “O dönemde bir yemek sorunu vardı. Daha önce parasız olan yemek, üniversite yönetimi tarafından paralı hale getirilmişti. Biz de buna karşı eylemlere başladık. Metin ile birlikte bu eylemlerin içindeydik. Eylem yemek yememek ya da yemeği alarak başkaları almasın diye içine tuz dökerek yapılıyordu.” - Peki sonra ne oldu? - Üniversite yönetimi bazı öğrenciler hakkında disiplin soruşturması başlattı. Benim hakkımda başlatılmıştı ama Metin’i tam hatırlamıyorum. YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ!   Metin Göktepe için ayrıca Twitter'da şu mesajlar paylaşıldı. async src="https://platform.twitter.com/widgets.js" charset="utf-8"> async src="https://platform.twitter.com/widgets.js" charset="utf-8"> async src="https://platform.twitter.com/widgets.js" charset="utf-8"> async src="https://platform.twitter.com/widgets.js" charset="utf-8"> async src="https://platform.twitter.com/widgets.js" charset="utf-8"> async src="https://platform.twitter.com/widgets.js" charset="utf-8"> async src="https://platform.twitter.com/widgets.js" charset="utf-8"> async src="https://platform.twitter.com/widgets.js" charset="utf-8"> async src="https://platform.twitter.com/widgets.js" charset="utf-8">   METİN GÖKTEPE KİMDİR? Metin Göktepe, 10 Nisan 1968’de Sivas'ın Gürün ilçesine bağlı Çipil köyünde dünyaya geldi. Yaşamının ilk 11 yılını burada geçiren Göktepe, geçimini tarım ve hayvancılıkla sağlayan, 8 çocuklu bir ailenin 7. çocuğuydu. İlkokulu, köyün tek okulunda, birleştirilmiş sınıfta okuyan Göktepe, abla ve ağabeylerinin yıllara yayılan göçünün ardından 1979’da annesi ve babasından hemen önce küçük kardeşi Aziz ile birlikte İstanbul’a geldi. Aynı yıl Esenler’dekiHasip Dinçsoy İlköğretim Okulu’na kaydoldu ve 5. sınıfı burada okudu. Ortaokula o zamanki adıyla Esenler Lisesi’nde başladı ve liseyi de burada okuyarak şimdiki adıyla Bakırköy İbrahim Turhan Lisesi’nden 1986’da mezun oldu. Lisede de başarılı bir öğrenci olan Göktepe, mezun olduktan sonra bir yıl dershaneye devam etti ve buradaki başarısıyla, kardeşinin de dershaneye gitmesini sağladı. Yaz tatillerinde çalışarak harçlığını çıkaran ve böyle okuyan Göktepe, 1989 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü’ne girdi. Bu sırada fabrikada çalışan ablası, ağabeyi ve 1986’dan itibaren kültürel ve sosyal faaliyetlerine katıldığı dernek sayesinde siyasetle tanıştı. Göktepe, üniversitede öğrenci gençlik mücadelesinin aktif bir üyesi oldu. Gazeteciliğe 1992 yılında Gerçek dergisinde başlamış, daha sonra 1995 yılında da Evrensel Gazetesi’nde muhabirlik yapmaya başlamıştır. ÖLÜMÜ 8 Ocak 1996 tarihinde cezaevinde öldürülen iki tutuklunun cenazesini izlemek için görevi başındayken polislerce toplu halde gözaltına alınan bin kişinin arasındaydı. Bin kişiye yakın insanla gözaltına alınıp; “gazeteciye özel muamele” diyen polislerce dövülerek öldürülen Göktepe’nin ölümü büyük yankılar uyandırmıştı. Dönemin İçişleri Bakanı Teoman Ünüsan 11 Ocak 1996 günü 32. Gün programında, “Konuyla ilgili tam bilgim yok. Ancak son gelen bilgiler Metin Göktepe'nin duvardan düşerek öldüğü şeklindedir!” diye bir açıklama yaptı. Duvardan düştüğü iddia edilen gazetecinin -kamuoyu baskısıyla- gözaltında dövülerek öldürüldüğü kabul edilmek zorunda kalındı. Dönemin içişleri bakanı, savunduğu bu tez çürütülünce Fadime Göktepe'den özür dilemiş, ancak Göktepe'nin annesi bu özrü kabul etmeyerek sorumluların yargılanmasını talep etmiştir. İlden ile 4 yıl süren dava şubat 1999 yılında yapılan mahkemeyle alınan kararla 11 memurdan altısına 7 yıl 6 ay hapis cezası verilmiş, usul yönünden bozulan dava kapsamında 5 Mayıs 1999'da Yargıtay tarafından, ceza alan altı memurdan beşinin cezası onanmış sanık emniyet amirine verilen ceza esastan bozulmuştur. Kamuoyunda Rahşan affı diye bilinen afla şartlı tahliyeden yararlanan polisler toplam 1 yıl 8 ay yattılar. Metin Göktepe gözaltında öldürülmüş gazeteciler içinde katilleri için mahkumiyet kararı verilmiş ilk gazetecidir.
twitter takip