Orhan Erinç: Kimileri de sanır ki Can Dündar, Cumhuriyet’in genel yayın yönetmenliğine paraşütle geldi

Orhan+Erin%C3%A7:+Kimileri+de+san%C4%B1r+ki+Can+D%C3%BCndar,+Cumhuriyet%E2%80%99in+genel+yay%C4%B1n+y%C3%B6netmenli%C4%9Fine+para%C5%9F%C3%BCtle+geldi
ABONE OL

Cumhuriyet Vakfı'nın bir önceki Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Erinç, geçtiğimiz günlerde gazetede başyazı olarak yayımlanan ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'ya yanıt olarak kaleme alınan 'Açıklama' metnine ateş püskürdü.

Cumhuriyet gazetesinin sahibi konumundaki Cumhuriyet Vakfı'nın bir önceki Yönetim Kurulu Başkanı gazeteci Orhan Erinç, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun "terör manşetleri" diye tanımladığı nüshalar üzerinden gazeteyi hedef göstermesine Cumhuriyet'in "Açıklama" başlığıyla yayımladığı yazıya çok sert tepki gösterdi.

Geçtğimiz günlerde başyazı imzasıyla yayımlanan yazıda, "O manşetler Can Dündar dönemine ait" denilmiş ve bu yazıya büyük tepki gelmişti. 

Erinç, Facebook hesabından yaptığı paylaşımla, suçlamalara isyan etti ve "Gizli başyazarın (ki kendi gazetesini de izlemediği için 21 Mayıs’ta bize  çamur atmaya yeltenirken arkadaşlarını ihbar ettiğinin farkında bile değil) yazdıklarını okuyanlardan gerçeği bilmeyen kimileri de sanır ki Can Dündar, Cumhuriyet’in genel yayın yönetmenliğine paraşütle geldi" ifadelerini kullandı.

Can Dündar'ın gazeteye transfer olma sürecini ve Genel Yayın Yönetmenliği görevine nasıl getirildiğini de detaylı olarak anlatan Erinç, gazetenin yazarlarından Mustafa Balbay ile eski yayın yönetmeni İbrahim Yıldız'ın da bu durumu olumlu karşıladığını açıkladı.

İşte, Erinç'in o paylaşımının tamamı:

"Gizli başyazarın (ki kendi gazetesini de izlemediği için 21 Mayıs’ta bize çamur atmaya yeltenirken arkadaşlarını ihbar ettiğinin farkında bile değil) yazdıklarını okuyanlardan gerçeği bilmeyen kimileri de sanır ki Can Dündar, Cumhuriyet’in genel yayın yönetmenliğine paraşütle geldi.

Vakıf Yönetimi, gazetenin içeriğini zenginleştirmek ve satışını arttırabilmek için neler yapılabileceğini tartışıyordu. İlhan Ağabey döneminde de benzer çalışmalar yapılmıştı. Bu konuda Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Yıldız’dan bir rapor istedi. Yıldız, iki toplantı kadar, sanki dışarıda işi varmış gibi
kaytardı ama sonunda mecbur kaldı. Önerdiği yazar adaylarından biri Can Dündar’dı. Vakıf Yönetimi, genel yayın yönetmenini belirledikten sonra işi biterdi.Çalışma arkadaşlarını belirlemek, yönetmenin yetkisindeydi. Can Dündar yazarlığa başladı, kimsenin de sesi çıkmadı. Gel zaman, git zaman, yeni bir genel yayın yönetmeni atamak gerekti. Yeni yönetmenin sadece gazeteciliği değil, parasal destekçi piyasasını da iyi bilmesi gerekiyordu ki, Cumhuriyet’in kültür hizmeti sürdürülebilsin.

Bu nitelikleri nedeniyle Can Dündar ağır bastı ve oy birliği ile görevlendirildi.Karşı oy yazısı bir yana  gülücüklerle oy verenlerden biri de Mustafa Balbay’dı.Hatta milletvekili seçimi yaklaşınca Balbay’a, yazısını iç sayfaya alma önerisinde bulunmuş, kabul edilince de Balbay’a köşesinde teşekkür etmişti.

Peki Yıldız ve Balbay şimdi hangi tepelerden indirilip bizimle birlikte (!) suçlanmış oluyor? Kendileri şu anda Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu üyeleri olarak görev başındalar! Şunu da ekleyeyim. Fenerbahçe yönetimini eleştiren Halit Deringör ustamızla Ekonomi yazarı Öztin Akgüç’ün yazılarını koymama, Bedri Baykam’ın yazısını sansürleme girişimleri de büyük bir pişkinlikle bize yüklenmek istendi.Kendi uygulamalarını yok sayıp yuvaya döndürüldükleri belirtildi ama ,bu da yalanın büyüklerinden biriydi. İsterse hayır desinler.

Gazeteciliği ve Atatürkçülüğü bir yaşam biçimi olarak algılayanlarla kullanmaya yeltenenler hemen belli oluyor. 1981’deki yönetim değişikliğinde uygulanan yöntemi, kimlik ve kişiliğimle bağdaştıramadığım için ayrılma kararı aldım.Ancak gazetenin içi  biraz karışık olduğu için iki ay kadar erteledim. Kararımı, adımın künyede yer almaması koşuluyla Nadir Bey’e anlattım; teşekkür etti. 26 Mayıs 1981’de uygulamaya koydum.Küçük kızım henüz doğmamıştı. Bir süre işsiz gezdim ama, gazetecilik onurumu korudum. (Ayrıntılarını sevgili Yalçın Pekşen ‘Dışarıdan bakınca’ yazısında anlatmıştı.)

İlhan Ağabey beni Genel Yayın Danışmanı olarak Cumhuriyet’e çağırdığında Uğur Mumcu’yla da konuştum.Ama ne acıdır ki dönüşüm onun aramızdan ayrılışını izleyen günlerde ;15 Şubat 1993’de oldu. Dinci medya Cumhuriyet’e saldırmak için hemen bir yalana daha başvurdu. ”Cumhuriyet’te çalışanların kimilerinin  işlerine son verilecek. O yüzden İlhan Selçuk ,sendika başkanını gazeteye aldı.” 

Kimse çıkarılmadı ama ben ikinci kez Cumhuriyet’ten ayrılmak durumunda kaldım. TGS ile Cumhuriyet’i yayımlayan şirket arasındaki toplu sözleşme görüşmeleri sonuçsuz kaldı.Yasaya göre belirli süre içinde grev kararı almaz ve uygulamazsa sendikanın yetkisi düşüyordu.

13 Ocak 1994 akşamı, örneğini sizlere de sunduğum dilekçeyi Müessese Müdürlüğü’ne vererek mallarımı topladım ve kimseye çaktırmadan ayrıldım. 14 Ocak sabahı, ben, Ziya Sonay, Hasan Ercan ve arkadaşlar, koltuğumuzun altına “Bu iş yerinde grev var” yazılı pankartı alıp yola düştük.Cumhuriyet’e vardığımızda bahçede üç kişi vardı. İlhan Ağabey erkenden gazeteye gelmiş ve arkadaşlar da kendisine kıyamamışlardı.

Ankara Bürosu ise işi bırakmış ve aşağıda toplanmıştı. Araya girenler oldu ve sözleşmeyi Sendika adına Genel Sekreter Ziya Sonay imzaladı. Ben yukarı çıkmadan Sendikaya döndüm. İki gün sonra Hikmet’ten (Çetinkaya) bir telefon.”Neredesin? Niye gelmiyorsun?” Yanıtım “Ben istifa ettim”oldu. Hikmet konuşmayı sürdürdü “O da ne demek, hemen geliyorsun” Araya başkaları da girdi ve Cumhuriyet’e üçüncü kez döndüm.

3 Eylül 1994’de de Genel Yayın Yönetmenliği’ne getirildim. Sanırım bu görevlendirmede gazetecilik deneyimim kadar Atatürkçülüğüm ve İlhan Ağabey’in arkasından Hikmet’le birlikte bir dolap çevirmeyeceğimiz kanısı da etkili olmuştur. TGS Genel Başkanlığı görevim sürüyordu.İlhan Ağabey’i kırmamak için bir şirketin yönetim kurulunda görev alınca (1995) işçilikten işverenliğe geçtim ve Sendika üyeliğim de düştüğü için görevi arkadaşlarımın oylarıyla Sevgili (Ruhu şad olsun) Ziya Sonay’a  bıraktım.

Cumhuriyet Vakfı kurulduğunda Vakıf Başkanı ve İmtiyaz Sahibi Berin Nadi Hanımefendi oldu.Nadir Bey nedeniyle Cumhuriyet’in ıncığını cıncığını  bilirdi ama” yayın kurulu başkanı da ben olayım” diye tutturmadı.O görevi en kıdemlimiz olan İlhan Selçuk’a bıraktı. İlhan Ağabey Vakıf Başkanı olduğunda zaten yayın kurulu başkanıydı. Ben Vakıf başkanı olduğumda yayın kurulu üyesiydim.Başkanlığa da vakıf başkanı olduğumdan değil, en kıdemli gazeteci olduğum için getirildim. Ancak ilk kez, ömründe gazetecilik yapmamış bir kişi Vakıf Başkanı olduğu gerekçesiyle yayın kurulu başkanı yapıldı.

Elli yıldan fazla gazetecilik kıdemi olanlar varken böyle bir görevlendirmenin yapılabilmesini ve kurul üyelerinin sebilhane bardağı gibi sıralanmalarını; mesleğin saygınlığına düşürülen bir gölge olarak kabul ediyorum.

Aklı Cumhuriyet’te kalmış  ama sonuç alamamış; İlhan Ağabey’i tam ikna ederken engellediğim; Cumhuriyet’i siyasi çıkarlarına alet etmeye kalktığı için yolları ayrılan kişilerden, bizleri kızgınlıklarını giderme ve öç alma aracına dönüştürmek isteyenleri yok sayalım.

8 Eylül 2018’den bu yana uyguladığımız “mutlak suskunluk” yaklaşımına, başyazıdaki saldırı nedeniyle ara vermiştim. Bugün yeniden başlatıyorum.Umarım suskunluğumuzun verecek yanıtımız olmadığından kaynaklanmadığını öğrenmişlerdir.

Mutlaka dikkat etmişsinizdir.Yazdıklarımda Cumhuriyet’in haberciliğinden hiç söz edilmedi. Bizim dönemimizde verilen dört sütunluk Fethullah Gülen haberinin çıktığı gazeteyi koltuğunun altına alarak “Sayfanın hiç bu kadar yukarısında verilmemişti. Bunlar FETÖ’cü” diye savcıya koşanlar?ve gizli başyazar görün bakın ne hallere düştüler. FETÖ’nün “ Şimdilik susun” talimatı, talimat olduğu da vurgulanarak 4 Mayıs 2021 tarihli Cumhuriyet’te dokuz sütuna manşet oldu.Boşuna “Allah’ın sopası yok” dememişler...

Muhbir başkan ve onun ağzına bakan yayın kurulu üyeleri döneminde bunu da gördüm ya; artık gam yemem...

Başkanımız Nail Güreli’nin yanında 1998 yılı TGC  Sedat Simavi Ödülü töreninde Oya ile birlikte konukları karşılarken ,karşımızda Cumhuriyet Vakfı Başkanı ve gazetenin İmtiyaz Sahibi Berin Nadi  Hanım efendiyi görünce ne kadar sevinmiş ve mutlu olmuştuk."

 

twitter takip