10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü, dünyanın en büyük gazeteci hapishanesinde artık yas günü olarak anılıyor...
Yarın 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü... Basın tarihi açısından önemli bir yeri olan bu özel tarih, ne yazık ki Türkiye açısından adeta bir yas günü olarak hatırlanıyor artık.
Gazeteciler, maruz kaldıkları tutuklamalar, gözaltılar ve işsizlik sorunuyla mücadele ederken, kutlama sözcüğünün çok uzağında ve zor şartlar altında mesleğini icra etmeye çalışıyor.
10 Ocak'ın gazeteciler tarafından artık kurlanmadığını belirten CHP 26. Dönem Milletvekili Barış Yarkadaş, "Her günlerini baskı ve gözaltılarla geçiren gazeteciler, artık 10 Ocak'ı kutlamıyor. Kutlayacak bir günümüz kalmadı" dedi.
Geleneksel 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü dolayısıyla yazılı bir açıklama yapan CHP 26. Dönem Milletvekili - Gazeteci Barış Yarkadaş, "Çalışan ve çalışmayan gazeteciler mutsuz... Çünkü her iki grup da mesleğini istediği gibi yapamıyor" ifadesini kullandı.
"SİSTEMATİK SALDIRI VAR"
Gazetecilerin iktidarın sistemli baskı ve yıldırma politikalarına maruz kaldığını söyleyen Yarkadaş, "2020 yılında yaşanan tablo, gazetecilerin uğradığı baskıları açıkça gösteriyor" dedi.
İŞTE, O HAK İHLALLERİ:
Yarkadaş, 10 Ocak dolayısıyla yayımladığı mesajda, medyada 2020 yılında yaşanan hak ihlallerini ise şöyle sıraladı:
"2020 yılında 26 gazeteci tutuklandı. 55 gazeteci gözaltına alındı, 490 gazeteci hakim karşısına çıktı. 36 gazeteciye 143 yıl 6 ay hapis cezası verildi, 29 gazeteciye dava açıldı.
33 televizyon kanalına para ve program durdurma cezası verildi.
2 televizyon kanalının yayınları 5’er gün süreyle durduruldu.
1 televizyon kanalı kapandı, 180 gazeteci işsiz kaldı, 23 gazeteci hakkında soruşturma başlatıldı.
6 gazeteciye 54 bin lira para cezası verildi, 22 gazeteci ifade verdi. 18 gazeteci saldırı, darp ve tehdite maruz kaldı.
8 gazeteye ilan durdurma ve para cezası verildi, onlarca haber sitesine erişim engellendi.
Yüzlerce habere erişim engeli getirildi, onlarca gazetecinin basın kartı iptal edildi. 1 cezaevinde 3 gazete yasaklandı.
1 tutuklu gazeteciye mektup yasağı getirildi. 1 gazetecinin evine polis baskın yaptı. 1 gazete yasaklandı ve toplatıldı.
1 kitap cezaevine alınmadı. 1 karikatür erişime engellendi, sansür edildi.
1 YouTube kanalı erişime engellendi. 2 gazetecinin e- hesapları ele geçirildi. 1 gazetecinin pasaportuna el konuldu.
1 yönetmene hapis ve para cezası verildi, 5 gazeteci hakkında suç duyurusu yapıldı. 1 gazeteye silahlı saldırı yapıldı.
1 radyo programına 3 kez yayın durdurma cezası verildi, 1 yazar hakkında yakalama kararı çıkartıldı.
1 gazetecinin hapis cezası Yargıtay tarafından onandı, 2 televizyon kanalı hakkında inceleme başlatıldı.
1 şair ifade verdi, 1gazetecinin internet sitesi ve radyosu erişime engellendi, sansür yapıldı.
OLAY TV, iktidar baskısı yüzünden yayınlarına son verdi. 180 medya mensubu işsiz bırakıldı."
TGC: 10 OCAK'I İŞSİZLİK, SANSÜR, GÖZALTI VE TUTUKLAMALARLA KARŞILIYORUZ
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, yazılı olarak yayımladığı 10 Ocak mesajında şu ifadeleri kullandı:
“10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nde bu yıl da demokratikleşme, çok seslilik, basın ve düşünceyi ifade özgürlüğünden söz edemiyoruz. Basın Kanunu’nun çıkarılması için verilen mücadele sonucu 1961’de gazeteciler için önce ‘bayram’ olarak ilân edilen, 1971’de ise basına uygulanan baskı nedeniyle adı ‘Çalışan Gazeteciler Günü’ olarak değiştirilen 10 Ocak’ta sansür, işsizlik, düşük ücret, sosyal güvencesizlik, sendikasızlık, gözaltı ve tutuklama gündemin ilk maddelerini oluşturuyor.
GAZETECİLERİN YÜZDE 30’U İŞSİZ
180 ülke arasında basın özgürlüğü sıralamasında 154. sırada yer alan Türkiye’de gazetecilerin yüzde 30’u işsiz. İletişim fakültelerinden her yıl mezun olan binlerce gençten ancak yüzde beşi medya sektöründe iş bulabiliyor. İktidar baskısıyla halkın haber alması engelleniyor ve gazeteciler sadece işlerini yaptığı için gözaltına alınıyor, hapis cezası alıyor. 70 gazeteci halen cezaevinde tutuluyor.
GAZETECİLERİN KIDEM TAZMİNATI ÖDENMİYOR
10 Ocak’ın sağladığı haklar gazetecilere kullandırılmazken ülkede gazetecileri bekleyen sıkıntılar ve tehlikeler de giderek artıyor. Basın sektöründe haberin görünmediği gazetelerini satamayan, televizyonlarını izlettiremeyen medya patronları zararı kapamanın yolunu işten gazeteci atmakta buluyor, kıdem tazminatı bile ödemiyor.
GAZETELERİN YAŞAM KAYNAKLARI KESİLMEYE ÇALIŞILIYOR
Yalnızca iktidara biat eden gazetecilere devletten ve çeşitli kaynaklardan olanak sağlanırken kamuoyunu haberle buluşturmak isteyen yaygın ya da yerel bağımsız gazeteler çeşitli ekonomik baskılar altına alınıyor.
Basın İlan Kurumu bu tür gazetelere sudan bahanelerle ilan kesintileri uyguluyor, bu gazetelerin yaşama kaynaklarını kesmeye çalışıyor.
5953 sayılı yasayla çalışanlar lehine değiştirilen 212 sayılı Basın İş Kanunu’na göre basın kartı gazetecilerin kimliği kabul ediliyor. Bu kimliği olmayanlara ‘gazeteci değildir’ deniliyor. Ancak gerçekte basın kartı olmayan, fiilen gazetecilik yapanların sayısı, basın kartı olanların en az iki katına ulaştı. Meslektaşlarımız düşük ücretle, güvencesiz olarak çalıştırılıyor.
BİNLERCE GAZETECİNİN BASIN KARTI ‘İNCELEMEDE’ DİYEREK VERİLMİYOR
TBMM’den geçen torba yasayla gazetecilerin erken emekli olmasını sağlayan yıpranma hakkı basın kartı şartına bağlandı. İletişim Başkanlığı ise binlerce gazetecinin basın kartını gerekçe belirtmeden ‘incelemede’ diyerek vermiyor. Basın kartlarını alamadıkları için gazeteciler yıpranma hakkından mahrum ediliyor, dava açmak zorunda bırakılıyorlar.
RTÜK ise iktidarın hoşuna gitmeyen haberleri yayınladıkları için bağımsız televizyonlara ağır para cezaları ve yayın durdurmayla sansür uyguluyor. Halkın haber alma hakkını engelliyor.
10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nde iktidar ve muhalefeti gazetecilik mesleğinin yapılmasının önündeki engelleri kaldırmaya çağırıyoruz.
Kamu kurumları olması gereken BİK, RTÜK ve İletişim Başkanlığı’nı bağımsız medya kuruluşlarını ve çalışanlarının iş güvenliğini, çalışma koşullarını zora sokan, halkın haber alma hakkını engelleyen uygulamalardan vazgeçmeye davet ediyoruz.
Gazeteciliği suç saymaya çalışan, gazetecileri potansiyel terörist görmek isteyen bir anlayış olsa da hak odaklı, insan odaklı gazeteciliğe gönül vermiş, yürekten inanmış gazetecilerin mesleklerini yapmaya devam edeceklerini kamuoyunun bilgisine bir kez daha sunuyoruz.”
10 OCAK ÇALIŞAN GAZETECİLER GÜNÜ OLARAK NASIL İLAN EDİLDİ?
4 Ocak 1961'de basın çalışanlarına bazı haklar ve yasal güvence sağlayan 212 sayılı Basın İş Kanunu Resmi Gazete ’de yayınlandı. Ancak dokuz gazete patronu, 212 sayılı yasaya ve Basın İlan Kurumu’nun oluşmasına ilişkin 195 sayılı yasaya karşı çıktılar. Akşam, Cumhuriyet, Dünya, Hürriyet, Milliyet, Tercüman, Vatan, Yeni İstanbul ve Yeni Sabah’ın patronları ortak bildiriye imza atarak gazetelerini üç gün kapattıklarını duyurdu. İstanbul Gazeteciler Cemiyeti (TGC) ve İstanbul Gazeteciler Sendikası ise çalışanlarla birlikte karara katılmadıklarını açıkladı. Ellerinde “Simidimiz ve hürriyetimiz için”, “Çalışan gazeteciye cop, patrona hazırlop” gibi dövizler taşıdılar. “Dokuz patron olayı” olarak basın tarihine geçen bu gelişme üzerine gazeteciler üç gün boyunca İstanbul Gazeteciler Sendikası çatısı altında ‘Basın’ adlı bir gazete yayımladı. Basın Gazetesi 11 Ocak günü yayına başladı ve üç günlük boykot sırasında yayınını sürdürdü. Üç gün süren bu dayanışmanın ardından 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Bayramı olarak kutlanmaya başlandı. 1971 yılındaki askeri müdahaleden sonra gazetecilere yönelik ağır baskılar nedeniyle günün adı, “10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü” olarak değiştirildi.
TGS İzmir Şubesi Başkanı Hüner: ''10 Ocak artık 'anma' günüdür
Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) İzmir Şubesi Başkanı ve Türkiye Gazeteciler Federasyonu (TGF) Yüksek İstişare Kurulu (YİK) Üyesi Halil İbrahim Hüner ise basın emekçilerinin 10 Ocak 1961 kazanımlarının aradan geçen 60 yılda, “kesintisiz” devam eden kayıplarla, kutlanılacak değil “Anılacak Gün”e dönüştüğünü bildirdi.
Hüner, yaptığı yazılı açıklamada, gazetecilerin özgürlükleriyle birlikte özlük haklarını da kaybettiğini, bu nedenle, iş, aş, özgürlük, barış ve adalet taleplerini sürekli gündemde tutup, 1961 kazanımlarının üstüne çıkana kadar mücadele edeceklerini belirtti.
Gazetecilerin, 10 Ocak 1961 yılında Resmi Gazete’de yayımlanan 212 sayılı yasayla bir dizi hak ve güvenceye kavuştuğunu hatırlatan Hüner, şunları kaydetti:
“10 Ocak, bayram olarak kutlanıyordu. Gazetecilerin kazanımları 1971'deki askeri muhtırayla ağır darbe alınca, ‘Bayram’, ‘Gün’e döndü. Ama darbeler aralıksız devam edince, bugün ortada “Gün” de kalmadı. Artık, 10 Ocak olsa olsa ‘Anma’ günü olabilir. Çünkü gazetecilerin hiçbir hak ve özgürlüğü kalmadı. Son yıllarda 15 binin üzerinde basın çalışanı işini kaybetti, 67 gazeteci, yönetici ve yazar cezaevinde. Anadolu'da Basın İlan Kurumu'ndan ilan desteği alan binin üzerinde yerel gazete kapandı.''
Artık kimin gazeteci olduğuna memurların karar verdiğini, basın kartlarının haksız-hukuksuz şekilde yenilenmediğini ya da hiç verilmediğini iddia eden Halil İbrahim Hüner, “İşini tarafsız yapmaya çalışan gazeteciler işsizliğe mahkûm edildi. Çalışabilenler de ağır şartlar altında eziliyor” dedi.
Ağır siyasi baskının yanında, ekonomik sıkıntıların da dayanılmaz hale geldiğini ifade eden Hüner, açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Basın emekçilerinin sorunlarının başında işsizlik geliyor. Son yıllarda sektörde yüzde 70 daralma yaşandı. Gazeteler ve televizyonlar, ihtiyaçlarının yüzde 30’u kadar emekçiyle iş yürütüyor. Çalışanlar, örgütlü, sendikalı olmadıkları için hak ettikleri ücretleri alamıyor. Kendilerini bile geçindiremeyen genç gazeteciler evlenip, yuva kurmaya cesaret edemiyor. Zindanlara tıkılabiliriz, hatta öldürülebiliriz. İşsiz kalabiliriz, basın kartlarımız devlet tarafından yenilenmez ya da iptal edilebilir, mahkemelere çıkarılabiliriz. Özgürlüklerimiz ayaklar altına alınabilir. Ancak bizim sözümüz var; gazetecilik görevimizi onurlu, erdemli ve teslim olmadan yerine getirip, kaybettiğimiz haklarımızı elde edene kadar mücadelemizi sürdüreceğiz. Haklar elimizden kayıp giderken üzerimize düşeni yapıp yapmadığımızı da özeleştiri konusu yapmaya devam edeceğiz.”