Haluk Kırcı Haber Global'deki yayına neden konuk alındı: 'İki nedeni olabilir'

Haluk+K%C4%B1rc%C4%B1+Haber+Global%E2%80%99deki+yay%C4%B1na+neden+konuk+al%C4%B1nd%C4%B1:+%E2%80%99%C4%B0ki+nedeni+olabilir%E2%80%99
ABONE OL

Haber Global'de yayınlanan '40' programına Bahçelievler Katliamını gerçekleştiren Haluk Kırcı'nın katılması ve yayında 'Biz oraya katliam yapmak için gitmedik. İntikam için gittik' demesinin yankıları sürüyor. Medya Ombudsmansı Faruk Bildirici, konuyu bugünkü yazısına taşıdı.

Medya Ombudsmasmanı Faruk Bildirici, BirGün gazetesindeki köşe yazısında; Bahçelievler Katliamını gerçekleştiren Haluk Kırcı'nın Haber Global ekranlarında yayınlanan '40' programında yayına çıkarılmasını değerlendirdi.
 
Konuyu daha önce kişisel Twitter hesabından eleştiren Faruk Bildirici, olayı bugün de köşe yazısına taşıdı.
 
Faruk Bildirici yazısında; geçtiğimiz hafta hayatını kaybeden ve kadın kılığında yayın yaptığı için uzun yıllar ekrana çıkarılmayan 'Huysuz Virjin' lakaplı sanatçı Seyfi Dursunoğlu ve muhalif isimlere ekranlar kapanırken, 7 genci öldürmüş bir kişinin ekrana çıkarılmasını eleştirdi.
 
Bildirici, Haber Global'ın 40 sene önce işenen cinayetlerin failini bugün neden yayına çıkardığını sorgulayarak, "Haluk Kırcı’nın programa konuk alınmasının iki nedeni olabilir; birileri ya da televizyon kanalının sahibi Azeri işinsanı Elnur Abdullayev rica etmiş olabilir ya da Jülide Ateş’in habercilik damarları kabarmış, cinayetlerin karanlık noktalarını aydınlatmayı amaçlamıştır" dedi.
 
Programın sunucusu Julide Ateş'in sorduğu soruları ve programdaki tavırlarını da eleştiren Faruk Bildirici, ünlü habercinin ise Kırcı'nın cinayetleri haklı gösterme çabasına zemin hazırladığını belirtti.
 
Bildirici, yazısında "Böyle olunca da yedi genci öldüren katile söz hakkı veren de onu yayımlayan da katliama ortak olmuştur. Katillerle aynı safta yer almıştır" ifadelerini kullandı.
 
Bildirici, yazısının devamında; bir katilin ancak karanlık noktaların ortaya çıkarılması için ekrana çıkarılabileceğini ancak Haber Global'da böyle bir yayının yapılmadığını ifade etti. 
 
Faruk Bildirici yazısında şunları yazdı:
 
Huysuz Virjin’e ekranlar yasaktı ama “Cübbeli” adıyla anılan ve din üzerinden servet yapmış, Körfez Depremi sonrasında “Mevlam zina yuvalarını vurdu” diyecek kadar gözlerini nefret bürümüş bir zat-ı muhtereme serbest.
 
Ekranlarda kimler yok ki? Her akşam kanal kanal gezen araştırmacılar, ağzını açtığı anda iktidara övgüler düzeceği ezberlenmiş akademisyenler, Cumhurbaşkanı’nı kendisinden daha fazla savunan gazeteciler, Covid-19 anlatacağına şarkı söyleyen ya da kavga çıkaran doktorlar, eşcinselliğin pandemiye neden olduğunu söyleyen ilahiyatçılar, her konuda konuşabilen muhterem uzmanlar…
 
Oysa öbür yanda da ilan edilmemiş yasaklılar var, onlar haber kanallarının ekranlarında asla görünemiyorlar, cevap hakkı diye arasalar bile bağlanamıyorlar. Ekranlar, muhaliflere, farklı düşünenlere, HDP temsilcilerine ve iktidarın hoşlanmadıklarına kapalı.
 
Şimdi bir katile de ekranlar açıldı. Hem de yargı kararıyla, kendi itiraflarıyla tescillenmiş bir katile. 1978’de Türkiye İşçi Partili (TİP) yedi genci katledenlerden Haluk Kırcı, Haber Global’da iki saati aşkın süreyle ekranda kaldı. Siyasi iktidarın ekran yasakları ona işlemedi nedense! Belki o da iktidarın makbul kişilerindendir, bilemiyoruz.
Bir haber kanalı 40 yıl önceki cinayetlerin faili olan birini neden ekrana çıkarır? Daha önceki konuklarına baktım, Jülide Ateş, “40 soru” programına daha önce Ekrem İmamoğlu, Bülent Arınç, Meral Akşener, Çağla Şikel, Gülben Ergen, Mustafa Sandal gibi isimleri konuk almış. Tümü de aktüel gündemin parçası olan isimler.
 
Haluk Kırcı’nın ise o konuklar gibi kamuoyunda tanınan, görüşleri merak edilen bir isim olduğu söylenemez. Yeni bir olay ya da tartışma nedeniyle gündeme gelmiş bir isim de değil. Haluk Kırcı’nın programa konuk alınmasının iki nedeni olabilir; birileri ya da televizyon kanalının sahibi Azeri işinsanı Elnur Abdullayev rica etmiş olabilir ya da Jülide Ateş’in habercilik damarları kabarmış, cinayetlerin karanlık noktalarını aydınlatmayı amaçlamıştır.
 
Nitekim Jülide Ateş, programa başlarken “Türkiye’nin yakın geçmişinde aydınlatılmasını istediğimiz karanlık noktalar var. Onları bu programda aydınlatabilirseniz ne mutlu bize” derken, böyle bir aydınlatma amacı varmış gibi bir izlenim uyandırıyordu.
 
Ancak daha sorulara başlamadan bu amaçtan uzaklaştı, Haluk Kırcı’yı Bahçelievler Katliamı faillerinden biri olarak sunmak yerine “80 öncesi sağ ve sol çatışmanın göbeğindeki isim” olarak sundu. Sanırsınız karşısında eski bir siyasetçi, bilge bir kişi vardı da onun yaşamının “enteresan” noktalarını izleyiciye aktarmaya çalışacaktı.
 
...
 
Elbette ki “Bahçelievler Katliamı’nı neden gerçekleştirdiniz? Neye inandırılmıştınız?”, Kırcı’nın beklediği bir soruydu:
 
...
 
Gençlerden birini telle, sonra da havluyla boğmuş, diğer altı gence mermi yağdırarak öldürmüş bir kişi, işlediği vahşi cinayete haklılık kazandırmaya, o günün koşulları içinde meşru bir eylemde bulunduğuna inandırmaya çalışıyor ama sunucu Jülide Ateş soğukkanlılığını koruyordu. İtiraz etmek, hiçbir koşulun böyle bir cinayete gerekçe olamayacağını dile getirmek yerine sadece “Pişman mısınız?” diye sormakla yetindi.
 
Asla bir katil, televizyon yayınına çıkarılmaz demiyorum. Aklamak, ona ve cinayetlerine meşruiyet kazandırmak için değil, onu izleyenlerin karşısında mahkûm etmek, ilişkilerini ortaya çıkarmak, karanlık noktaları açığa çıkarmak için yayına çıkarılabilir, konuşulabilir. Türkiye gazetecilik geçmişinde örnekleri de var bunun, Uğur Mumcu’nun gazeteci Abdi İpekçi’yi öldüren M. Ali Ağca ile görüşmesi bunlardan biridir. Papa-Mafya-Ağca kitabı bu görüşmenin ürünüdür.
 
Jülide Ateş ise sorgulayan, didikleyen, itiraz eden bir performans sergileyemedi; Haluk Kırcı’nın cinayetlerini haklı gösterme çabasına zemin sağladı. Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ndeki “Gazeteci; şiddeti haklı gösterici, özendirici ve savaşı kışkırtıcı yayın yapamaz” ilkesine aykırı bir yayın yaptı.
 
 
twitter takip