65 yıldır kanayan yara... 6-7 Eylül’ün bugüne bıraktıkları: Karanlık ve cezasızlık

65+y%C4%B1ld%C4%B1r+kanayan+yara...+6-7+Eyl%C3%BCl%E2%80%99%C3%BCn+bug%C3%BCne+b%C4%B1rakt%C4%B1klar%C4%B1:+Karanl%C4%B1k+ve+cezas%C4%B1zl%C4%B1k
ABONE OL

BirGün gazetesi, ülkenin en kara günlerinden biri olan 6-7 Eylül’ün 65’inci yıldönümünde, olayın tanıklarıyla ve gazetecilerle konuştu.

Bugün ülke tarihinin en kara günlerinden kabul edilen 6-7 Eylül Olayları’nın 65’inci yıldönümü. 1955’te gerçekleşen olaylarda resmi verilere göre İstanbul’da 73 kilise, 8 ayazma, 2 manastır ve 5 bin 583 ev ile işyeri yakılıp yıkıldı, onlarca gayrimüslim hayatını kaybederken çok sayıda kadına da cinsel saldırıda bulunuldu.

İstanbul Ekspres gazetesinin ‘Selanik’te Atatürk’ün evine Yunanlılar tarafından bomba atıldı’ iddialı haberinin ardından gerçekleşen olaylar sonrası bazı Rumlar, Yahudiler ve Ermeniler ülkeyi terk etmek zorunda bırakıldı. Rum nüfusu yaklaşık 2 bin 500’e kadar düştü. Olayların başladığı saatlerde saldırıların kontrol edilememesi üzerine sıkıyönetim ilan edildi. Dönemin Özel Harp Dairesi Başkanı Emekli Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu ise 6-7 Eylül’ü “Başarılı bir özel harp işidir” şeklinde tanımladı. Dönemin tanığı ve gazeteciler o tarihlerde yaşananları BirGün’e anlattı.

‘ERİTME PROGRAMI'

1925’te kurulan, Türkiye’de yayın hayatına devam eden tek günlük Rum gazetesi Apoyevmatini’nin ofissiz kaldığı 2014’ten beri evinde çalışarak gazeteyi okurlarıyla buluşturan 1939 doğumlu Mihail Vasiliadis ile konuştuk. Vasiliadis, olaylar zincirinin tam adını ‘eritme programı’ olarak tanımlayarak şöyle anlattı:

“6-7 Eylül Olayları tek başına ele alınarak incelenecek bir olay değildir çünkü 6-7 Eylül bir olaylar zincirinin halkasını oluşturur. Bu olaylar zincirinin tam adı ‘eritme programı’dır. Bu program 21’inci yüzyılın başlarında başladı hatta günümüze kadar devam ettiğini söyleyebilirim. Eritme programı, özellikle Rumlar için hazırlanmış ve uygulanmış bir programdır ama bu arada Museviler, Ermeniler yani gayrimüslimler hep bundan paylarına düşeni aldılar. Azınlıklar bir yerde yavaş yavaş eridikten sonra, ‘artık bir ayrım yok, bir ayrım yapılmıyor’ diyemiyoruz maalesef. Şu anda Rumlara karşı özel bir eritme terkip edilmiyor. Doğrudur. Ama neresini eriteceksiniz? 90 binin üstünde olan bir toplum şu anda bin 800’lere düşmüş. Biz artık kendimizi Rum olarak tanıtmak durumunda değiliz. ‘Rum rum’ olarak tanımlıyoruz kendimizi, caretta caretta gibi. Korunması gereken bir toplum. Ben kendi açımdan bu konuyu artık Rumlara karşı davranıştan tartmıyorum. Bakıyorum, genellikle azınlıklara karşı bir tutum var. Bugün karşımıza çıkıp diyorlar ki, ‘keşke olmasaydı’. Keşke olmasaydı ama, yarın öbür gün Rumlar yerine başkaları benzer şeyler yaşayabilirdi. Böyle düşünmek yerine şimdiden bir devlet olarak herkesi aynı şevkle kucaklayıp, herkesin sorununa çare bulmaya çalışmak gerekir. Benim bakış açım bu.”

Haberin devamını okumak için TIKLAYIN...

twitter takip