Gazeteler Ayşe Öğretmen'in tahliye haberini neden görmedi?
Spontane açıklamalara tahammül
Anayasa Mahkemesi, Ayşe Çelik’in, Beyaz Şov’daki programdaki sözlerini “terör örgütü propagandası” olarak görmedi. Tam tersine “ifade özgürlüğü”ne dikkat çeken AYM kararının sonuç bölümünde şöyle denildi:
“Sonuç olarak başvurucunun konuşmasının bir terör örgütünün siyasi veya sosyal etkinliğini artırmak, sesinin kitlelere duyurulmasını sağlamak, örgütün başa çıkılması imkânsız bir güç olduğu ve amacına ulaşabileceği kanaatini toplum üzerinde oluşturmak, örgütün mücadelesine karşı olan kişi ve kuruluşları ortadan kaldırmak, sindirmek, halkın örgüte sempatisini artırmak ve giderek aktif desteğini sağlamak amacıyla yapıldığı kabul edilmemiştir.
Başvurucunun olayların sıcaklığı içinde, canlı bir televizyon programında spontane bir şekilde yaptığı başvuru konusu açıklamalarına daha fazla tahammül gösterilmesi gerekmektedir.”
AYM’nın kararı çok açık. “Canlı yayındaki spontane açıklamalara tahammül gösterilmesi gerektiği” vurgulanıyor. Bu gerekçelerle Ayşe Çelik aklandı.
Bu karar, 2016 yılındaki yayınlarında onu yargılayan eden medyanın tutumunun ne denli yanlış olduğunu da sergilemiş oldu. Bu durumda o medya kuruluşlarının önce bu yayınları internetten kaldırıp, düzeltme yapması, sonra da Ayşe Çelik’ten özür dilemeleri gerekirdi. Zira Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi, “gazetecilerin yayınlarıyla ilgili her yanlışı en kısa sürede düzeltmesini ve gerektiğinde özür dilemesini” temel görevleri arasında sayıyor.
Ancak sözünü ettiğim medya kuruluşları bırakın düzeltme yapmayı ve özür dilemeyi, Ayşe Çelik’i aklayan Anayasa Mahkemesi kararını bile yayımlamadılar. Yeni Akit internet sitesinin yine suçlayan, yargılayan haberi dışında hiçbiri görmedi bu gelişmeyi. Tabii Beyazıt Öztürk’ün de AYM kararını görmezden geldiğini not düşmeliyim…
Osman Kavala kararı
Aslında Anayasa Mahkemesi’nin Ayşe Çelik kararı, Resmi Gazete’de 9 Mayıs’ta yayımlandı ve ben yazmakta geç kaldım. Ama AYM’nin Osman Kavala ile ilgili kararı 22 Mayıs’ta çıkınca iki kararı birlikte yazmaya karar verdim.
Çünkü yayınlarında Ayşe öğretmeni yargılayıp mahkûm edilmesi için uğraş veren medya kuruluşları aynı şekilde Osman Kavala’yı da suçlu göstermek ve hakkında mahkumiyet kararı verdirmek için yayın yapmışlardı. AYM’nin Ayşe Çelik hakkındaki kararına yer vermeyen Akşam, Sabah, Yeni Şafak, Takvim, Güneş, Star ve Yeni Akit gazeteleri, AYM’nin Osman Kavala kararını yayımladılar. Zira AYM, Kavala’nın aleyhine karar vermiş; tutuklanmasına yapılan itirazı reddetmişti.
Üstelik Sabah gazetesinde AYM’nin ret kararının yanında Osman Kavala’yı suçlayan yeni bir haber daha yayımlandı. “İşte Gezi kalkışmasının arkasındaki şema” başlıklı haberde Başsavcılığın bir şema hazırladığı ve bu şemada, “Osman Kavala’nın Gezi Kalkışmasını yöneten Taksim platformu ve Taksim Dayanışması’nın gizli yöneticisi ve finansörü olduğu bilgisine yer verildiği” öne sürülüyordu. Bu şemanın hangi belge ve kanıta dayandığına dair bir veri yoktu haberde. Bu haliyle yargı sürecini etkilemeye yönelik haberlerin devamıydı.
Halbuki Gezi eylemleri nedeniyle Taksim Platformu yöneticilerine dava açılmış ve bütün sanıklar beraat etmişti. Üstelik de o davadaki sanıklar arasında Osman Kavala yoktu. Şimdi aradan altı yıl geçtikten sonra Gezi’yi finanse edip yönetmek ve hükümeti devirmeye teşebbüs etmekle suçluyorlar Osman Kavala’yı. Haberlerde bu bilgilere yer vermeyip, iddialar yerine yargı belirten ifadeler kullanmak gazetecilik ile bağdaşmaz.
Kim olursa olsun yargılanan kişileri, hakkında mahkûmiyet kararı kesinleşene kadar “masum” kabul etmek yerine hâkim ve savcı gibi kararlar veren bu medya kuruluşları, ilerde Osman Kavala da aklanırsa ne yapacaklar? Yine Ayşe öğretmenin aklanmasında olduğu gibi görmezden gelip yollarına devam mı edecekler?
Elbette yine görmezden gelebilirler. Ama böyle devam eden bu medya kuruluşlarının itibar erozyonuna uğraması, güvenin kaybolması kaçınılmaz...
Bunlar da ilginizi çekebilir