Ana Sayfa

Nazmi Bilgin, bir kez daha Gazeteciler Cemiyeti'nin başkanı seçildi



Gazeteciler Cemiyeti Olağan Genel Kurulu’nda tek aday Nazmi Bilgin, oy birliği ile yeniden başkanlığa seçildi.



Ankara Ticaret Odası’nda (ATO) toplanan Genel Kurul, saat 11.00’da Başkan Nazmi Bilgin’in açılış konuşmasıyla başladı. Bilgin, Başkanlık Divanı için verilen önergeyi divana sundu. Genel Kurulca kabul edilen önergeye göre; Divan Başkanlığı’na Yusuf Turan, Başkan Yardımcısı Mihriye Seçil Keskin ve Yazman üye Naz Akman seçildiler. Başkan Yusuf Turan, Genel Kurula katılanları, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları, şehitler ile hayatını kaybeden gazeteciler için bir dakikalık saygı duruşu ve İstiklal Marşı’na davet etti.

Divan Başkanı Turan yaptığı konuşmada, genel kurulda alınacak kararların gazetecilik sorunları ve basın özgürlüğü konusunda katkı sağlaması ve özgürlük alanının geliştirilmesine uygun ortam hazırlaması temennisinde bulundu. Turan, pandemi nedeniyle ekonomik, siyasal ve toplumsal olarak olumsuz etkilerin yaşandığı bir dönemde, Gazeteciler Cemiyeti’nin teknolojinin olanakları sayesinde entelektüel zemindeki mesleki gelişmeye katkı sağladığını vurguladı.

“Basın özgürlüğü geniş tanımıyla, düşünceyi anlatma ve yayma özgürlüğü olarak diğer tüm özgürlüklerin de anasıdır” diyen Turan, basının aynı zamanda katılımcı, çoğulcu, çok sesli ve saydam demokrasinin de akciğeri olduğunu belirtti. Turan, “Basın özgürlüğü, halkın bilgi edinme ve haber alma hakkıdır, bu özgürlüğün kaynağı anayasa ve yürürlükteki yasalar, taraf olduğumuz uluslararası sözleşmelerdir. Basın özgürlüğünün gerçek sahibi halktır. Özgürlük, kullanıcısına sorumluluk yükler ve bu nedenle özgürlük ile sorumluluk yapışık kardeş gibidir; biri yoksa, diğeri de yoktur. Bu noktada Cemiyetimizi diğer örgütlerden ayıran temel nokta, bu ikisini ortak paydada buluşturmuş olmasıdır” dedi.

Turan, Cemiyetin medya diplomasisi bağlamında da uluslararası ölçekte bir başarı kazandığını ifade ederek, Avrupa Birliği projeleri ile medya diplomasisini etkin bir araç olarak kullandığını söyledi. Cumhuriyetin taşıyıcı kolonlarının demokrasi, özgürlük, laiklik ve bağımsızlık olduğunu, bunlardan birinin işlevsiz kalması hâlinde cumhuriyetin içinin boşalacağını kaydetti. Turan, “Ülkenin kalkınmışlığını ve devletin saygınlığını, demokrasinin kalitesini sadece fiziki altyapılar değil, özgür basın, insan haklarına saygı, güçlü bir muhalefet, çok sesli, renkli, katılımcı, kapsayıcı ve dayanışmacı demokrasi ile yurttaşlık bilinci belirler” diye konuştu.

Durmuş: Siyasetçilerden sonra en güvenilmez meslek gazetecilik

Yusuf Turan, Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Başkanı Gökhan Durmuş’u kürsüye davet etti. Durmuş, önümüzdeki dönemde, hazırlığı yapılan ve sosyal medya ile internet siteleri ile medya meslek örgütlerini de kapsayan kanuni düzenlemeye dikkat çekti. Durmuş, “Baskının aracı hâline dönüşen Basın İlan Kurumu ve RTÜK’ün üstünde bir başka yapının oluşturulacağı duyumunu aldık” dedi. Mesleği korumayı amaçlayan herkesin dayanışma ruhu içinde mücadele etmesi gerektiğini belirten Durmuş şöyle devam etti: “Türkiye’nin saygın meslek grupları içinde ilk sıralarda değiliz, siyasetçilerden sonra en güvenilmez meslek gazetecilik. Mesleğimiz zaten ayaklar altına alındı, her gün yeni bir gözaltı ve tutuklama haberinin olduğu, gazetecilerin haberlerini savunmak zorunda kaldıkları bir dönemdeyiz. Bizim yolumuz dayanışmayı güçlendirerek, gazetecilerin meslek onuruna sahip çıkmasını sağlamaktır. O şekilde bu saldırıları püskürtüp, mesleği onurlu hâle getirebiliriz ve bunu yapınca, demokrasi de yeniden gelecek.”

Kongre gündeminin oya sunularak kabul edilmesinin ardından, Turan, Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin’i kürsüye davet etti.

Bilgin konuşmasında, pandemi nedeniyle zor günlerden geçen bir dünyada, salgından daha büyük felaketin basının yaşadığı sıkıntılar olduğunu vurguladı. “Yarım yüzyılı geçen meslek hayatımda darbeler, darbe teşebbüsleri ve ciddi sıkıntılı dönemlerden geçtik ama demokrasinin, insan haklarının, basın ve ifade özgürlüğünün bu denli cenderede olduğu bir dönem görmedik” dedi.

Bilgin: Sosyal medyanın sınırlandırılması, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın görevi değil…

Bilgin şöyle konuştu:

“Üç yıllık dönemde pek çok meslektaşımız sorgulandı, tutuklandı, hapse atıldı ve birçoğu da işsiz kaldı. Bu salonu dolduran sizleri tenzih ederek, gazetecilik maalesef güvenilirlik noktasında Gökhan Durmuş’un da dediği gibi politikacılardan sonraki sırada geliyor. Bu sorun, başlangıcından itibaren devlet kaynaklarıyla gazeteleri satın alıp onları yandaş hâle getiren bir yönetim anlayışından kaynaklanıyor. Satın alınan gazetelerde adı gazeteci olan satılık kişiler çalışmaktadır ve bu kişiler mesleğimizin bu noktada güvensiz hale gelmesinden sorumludur.

Gazetecilik çok kutsal bir meslektir, bizim diğer insanlardan ayrıcalığımız, gözlerimiz ve kulaklarımız sadece kendimiz için değil, belki yüzbinlerce insan için bakıyor, dinliyor ve bunları haber yapıyoruz. Meslek ikiye ayrılmış vaziyette; bir iktidar şakşakçıları dediğimiz yandaş medya bir de her zaman var olan muhalefet ama gerçeği yansıtmamak bu mesleğin en büyük ayıbıdır. Gazetelere bakıyoruz, aynı başlıkla haberler ve köşe yazıları çıkıyor. Bu mesleğe ve topluma ihanettir. Türkiye’de devletin resmi rakamlarına göre tirajlar yüzde 40’a düştü ama doğru rakam yüzde 70’lerde… Türkiye’de ciddi tiraj kaybı var ve bunu doğal karşılıyorum. İnsanlar neden aynı pencereden bakan beş gazeteyi alsın, amiral gemisi dediklerimizin tirajı bile 30 binlere düşmüş. Gazetelerin büroları kapanmış, kısaca âdeta birileri görevlendirilmiş, ‘Siz Türkiye’de pek çok şeyi batırdığınız gibi medyayı da paramparça edin’ demiş gibi bir ihanetin içindeyiz. Bu konuda bedbinliğe gerek yok ama ben muhakkak tünelin ucunda bir ışık olduğuna inanıyorum. Pandemide bile cumhuriyete sadakatle bağlı bir cemiyetin salonu doldurması bize umudu kesmediğimizi gösteriyor. Bu cemiyete her türlü düşünce girmiştir ama bir şey girmedi; korku. Her dönemde düşüncelerimizi ve cumhuriyete sadakatimizi sesimiz çıktığı kadar haykırdık ve bundan sonra da haykırmaya devam edeceğiz.”

Bilgin, Atatürk’ün 1924 yılında basına cumhuriyetin etrafında bir çelik kale oluşturma görevi verdiğini hatırlatarak, kale gedik alsa da, o kalenin burçlarında mücadeleye devam edeceklerini belirterek konuşmasını sürdürdü:

“Neden? Çünkü ülkemizi seviyoruz. Neden? Çünkü Cumhuriyeti ve Atatürk’ü seviyoruz. Neden? Çünkü mesleğimizi ve mesleğimizin onurunu seviyoruz. Devam etmek mecburiyetindeyiz… Biraz önce Gökhan Durmuş, yeni yasadan bahsetti. Sosyal medyaya düzenlemeler getirecekler, zaten nefesi az çıkan toplumu iyice havasız bırakmak için. Gazetelerin tiraj kaybetmesinden dolayı özellikle haber portallarına ulaşmaya çalışıyor halk ve iktidar bundan rahatsız olmuş, mecliste değerlendirecek. Geçen gün elime Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bir kitabı geçti, sosyal medyanın sınırlandırılmasıyla ilgili… Türkiye’de Diyanet’in başka görevi yok mu? Altı yaşından 10 yaşına kadar Kuran kursuna gittim ve daha sonra diğer dinleri de merak edip, İncil ve Tevrat’ı okudum. Çok özür dileyerek, bugün bize dayatmaya çalışılan din benim okuduğum din değil, başka bir din yaratılmış ve onun peşinde gidiliyor. Sosyal medyanın kısıtlanmasına karışan Diyanet, harama, kul hakkına, hırsızlığa, yalana karşı ne söylüyor? Bunlar üç dinde de var. Sosyal medyanın sınırlandırılması,  Diyanet İşleri Başkanlığı’nın görevi değil…

Ben ve benden büyüklerin mensup olduğu 1968 kuşağı, soluyla sağıyla bu ülkede sıkıntı yaşamış, zindana atılmış, arkasında ağlayan analar, çocuklar bırakmış ama inançlarından vazgeçmemiştir. Bu yakın tarihi okusalar, bizim ortak noktamızın bayrak, yurt sevgisi ve bu ülkenin bölünmez bütünlüğü olduğunu görürler. Bugün de böyle ve cumhuriyetin temel ilkelerinden taviz verme ihtimali olmayan bir kuşaktan gelerek, bizim cesedimizi çiğner ama inancımızı çiğneyemezler. Bizim tek yolumuz Atatürk’ün çizdiği uygarlık ve medeniyet yoludur; ne ondan geçeriz ne de onun eserinden…”

Kanlı: Özellikle dijital araçlar ve veri gazeteciliği konusundaki çalışmamızla örnek olduk

Daha sonra kürsüye Gazeteciler Cemiyeti Başkan Yardımcısı ve AB destekli Demokrasi için Medya, Medya için Demokrasi Proje (M4D) Direktörü Yusuf Kanlı davet edildi. Kanlı, Cemiyetin 75 yıl önce basın organlarındaki gazetecileri tek çatı altında toplamak, mesleki ve sosyal hakların savunuculuğunu yapmak ve mesleğin gerekliliğini hak ve özgürlerini savunmak için kurulduğunu hatırlattı. 13 medya kuruluşunu bir araya getiren bir medya dayanışma grubu kurarak, basın ve ifade özgürlüğü ile ilgili konularda çalışma yürüttüklerini belirten Kanlı, bu minvalde basın yasası hazırladıklarını ve uluslararası medya kuruluşlarıyla temas kurduklarını ifade etti.

Gazeteciler Cemiyeti’nin yürütmekte olduğu M4D Projesi ve diğer çalışmalar hakkında bilgi veren Kanlı, 35 yaş altı genç gazetecilere verilen destekler, araştırmacı gazetecilik ödülleri ve bu çerçevede Avrupa Birliği ülkeleri ile işbirliğine dayalı çalışmalar yaptıklarını anlattı.  24 Saat Gazetesi’nde işsiz gazeteciler tarafından hazırlanan şimdiye değin 500 telifli haberi yayınladıklarını vurgulayan Kanlı, bu haberleri 9. Köy isimli dijital dergide de yayınladıklarını söyledi. Meslek Onur Ödülleri kapsamında Altan Öymen ve Bekir Coşkun’un ödüle değer görüldüğünü belirten Kanlı, üçüncü ödülü de bu yıl vereceklerini ifade etti.

Kanlı, 2013 yılında başlatılan Özgürlük için Basın Projesinin Gazeteciler Cemiyet’i için güçlü bir referans kaynağı olduğunu vurguladı. Söz konusu projenin sürdürülebilirliği dolayısıyla diğer projeleri aldıklarını söyleyen Kanlı, 2019’un Ocak ayında başlayan M4D Projesi’nin son dönemine girdiklerini hatırlattı. Projeler aracılığıyla çok sayıda işsiz gazeteciye destek sağladıklarını belirten Kanlı, “Genç gazetecilere destek olduk, ekipman sağladık, internet sitesi ile Gazetecilik Akademisi adı altında online ve ücretsiz eğitim hizmeti sunduk. Pandemi nedeniyle online gerçekleştirdiğimiz etkinliklere 7500’ün üzerinde katılım sağlandı. Gazeteci buluşmalarında 230 konuk ağırladık. Medya Köprüleri projesi ile de Avrupa Gazeteciler Cemiyeti ile birlikte çok sayıda gazeteciye temas edebildik. İrlanda, Hollanda ve Norveç ile çeşitli etkinlikler ve küçük projeleri hayata geçirdik. Özellikle dijital araçlar ve veri gazeteciliği konusundaki çalışmamızla örnek olduk” dedi.

Aysev: Bir avuç meslektaşımız her türlü baskıya direnerek, gerçeklerin ve ifade özgürlüğünün gereğini yapmaya çalışıyorlar

Kanlı’nın konuşmasının ardından Divan Başkanı, Cemiyet Basın Meclisi üyesi Yaşar Aysev’i kürsüye davet etti. Aysev, günümüzde gazeteciliğin ciddi bir kriz dönemi yaşadığını ve toplum ile medyanın kutuplaştığını kaydetti. Aysev, gazetecilerin; mutlak sayısal çoğunluğu oluşturan kesim yani siyasilerin talimatlarıyla görev yapmak zorunda kaldıklarını ifade etti. Gazetecilerin işsiz kalmamak adına verilen görevi yerine getirmeye çalıştıklarını söyleyen Aysev, “Sayısal azınlıktaki bir avuç meslektaşımız her türlü baskıya direnerek, gerçeklerin ve ifade özgürlüğünün gereğini yapmaya çalışıyor. Bu kesimdeki gazeteciler Basın İlan Kurumu’nca ilan kesmeyle cezalandırılıyor. Televizyon kanalları ise RTÜK tarafından yayın yasaklarıyla karşı karşıya” dedi. Umutsuzluğa kapılmamak gerektiğini vurgulayan Aysev, “Genç meslektaşlarım mesleğimizin erdemine, etik kurallarına ve özgürlüğüne sahip çıkmalıdır” diye konuştu.

Ankara Üniversitesi iletişim Fakültesi Dekanı ve Gazeteciler Cemiyeti üyesi Prof. Dr. Abdulrezak Altun da, 1965 yılında kurulan İletişim Fakültesi’nde Gazeteciler Cemiyeti’nin büyük emeği olduğunu belirterek, özellikle son 20 yıldır iki kurumun sıkı işbirliği içinde olduğunu kaydetti. Her yıl Meslekte 50’inci Yıl Onur Ödülleri’ni Gazeteciler Cemiyeti ile ortaklaşa gerçekleştirdiklerini ifade eden Altun, M4D projesi kapsamında, cemiyetin işsiz kalan yeni mezunlara da kucak açtığını ve bu nedenle şükran duyduğunu söyledi.

Bilgin: Cemiyet başkanlığı çok zor ve vebal isteyen bir iş…

Yönetim ve Denetim Kurulu raporlarının ibra edilmesinden sonra Divan Başkanı tarafından tekrar kürsüye çağrılan Nazmi Bilgin, Cemiyet başkanlarından Beyhan Cenkçi’nin “Korumak, kurmaktan daha zordur” sözünü hatırlatarak, “Koruduğumu zannediyorum” dedi.

Daha sonra yeni seçilecek Yönetim Kurulu’na ve kurulacak vakfa ilişkin, taşınmaz mal alımı, satımı, kiralanması, devredilmesi ile bankalardan kredi teminat mektubu alma ve borçlanma yetkisi verilmesini öngören gündem değişikliğine ilişkin önergelerin ayrı ayrı oylamaya sunularak, kabul edildi.

Gündemin seçim maddesine geçildi. Seçime Nazmi Bilgin Başkanlığında tek liste ile gidildi. Kurullar şu isimlerden oluştu.

Yönetim Kurulu: Ali Oruç, Ali Topçu, Ayhan Aydemir, Ertürk Yöndem, Kenan Şener, Nursun Erel, Önder Sürenkök, Önder Yılmaz, Savaş Kıratlı, Güray Soysal, Yusuf Kanlı, Ümit Gürtuna, Zeynep Gürcanlı

Onur Kurulu: Ercan San, Abdi Pehlivan, Ali Şimşek, Can Pulak, Ergin Ünal, Fethi Akkoç, İbrahim Saraçoğlu, Mehpare Çelik, Mustafa Yoldaş, Orhan Gürdil, Sencer Güneşsoy

Denetim Kurulu: Doğan Bulgun, abdulkadir Çağlar, Ertuğrul Bülent Danacı, Faysal Geyik, Gülsen Solaker, İzzet Dağıstanlı, Metin Işık, Murat Eralp Gürgen, Mustafa Salihoğlu, Serkan Güler, Süreyya Oral

Seçici Kurul: Seva Erten, Besim Güçtenkorkmaz, Göksel Bozkurt, Orhan Karadağ, Osman Nuri Üntürk, Remzi Dilan, Seçil Keskin, Sedat Bozkurt, Semra Topçu, Talay Ulusu, Tülin Daloğlu

Kullanılan oyların tamamını alan Nazmi Bilgin, yeniden başkanlığa seçildi ve kurulların seçimleri tamamlandı. Dilek ve temennilerin ardından Divan Başkanı Yusuf Turan, kongreyi kapattı.

POPÜLER KONULAR